Canla ve malla imtihan ağırdır!
… لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ
“Mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz…” (Âl-i İmran 186)
Ayetin başında yer alan لَتُبْلَوُنَّ –Letublevunne-deneneceksiniz ifadesi önemli bir uyarıda bulunmaktadır. Yaşamak; çeşitli denemelerden ve süreçlerden geçmektir. Yaşadıkça insanın fizikî ve ruhsal varlığı çeşitli değişimlere uğrar. Olayların teknesinde acı tatlı çeşitli baharatlarla yoğruldukça yoğrulur, insan. Sonunda bir kıvam kazanır; ya cennete yahut cehenneme layık bir ürün olup çıkar!
İnsan neyle denenecektir? Bunun cevabını Rabbimiz bize âyetin devamında veriyor: Can ve malla. İkisi de aziz… Candan daha öte bir şey yok, mal da canın yongası. Fakat Rabbimiz her iki nimetin azlığıyla, çokluğuyla, yokluğuyla sınar durur insanı ki, bu dünyâ imtihanıdır. Gâh fırtınaya yakalanır kuru bir yaprak gibi savrulur şaşkın âdemoğlu, gâh ayakları kayar da kirli bir selin önüne düşer, çıka bata ilerler. İflaslar, kanserler vb. ölümcül hastalıklar, intiharlar, kronik dertler, sosyal ve psikolojik sıkıntılar, mengene arasındaki demir gibi sıkar durur insanın ruhunu ve bedenini.
Bu hâller bazen kişinin kendi hatalarının bir sonucu olarak karşısına çıkar, bazen eşten evlattan yana eser sam yelleri; bazen amir, memur yahut iş ortağı sorun olur, bazen bir komşu, bazen damat diken olur, yahut gelin; bazen Gazze olur evimiz, başımıza bombalar yağar, en sevdiklerimizin etleri, yere düşen karpuzlar gibi parçalanıp duvarlara yapışır; bazen can, mal ve ırz emniyeti kalmaz, evini barkını terk eder, dağlara düşer yolu insanın, Irak olur yeri, Suriye olur, Bosna olur, Doğu Türkistan olur, Kerkük olur, Arakan olur…
Velhasıl yaşadıkça, bizi öfkelendiren, üzen, kahreden nice hadiselerle yüz yüze kalırız. Tüm bu hâlleri imtihan şuuruyla karşılamak, yüksek bir imanın ve karakterin göstergesi olabilir ancak. Yoksa Rabbimiz ne diye Kur-ân’da çok sayıdaki âyette bize sabrı tavsiye edip dursun ki!
Zulme zulümle karşılık vermemek, küfre küfürle karşılık vermemek, sataşana sataşarak karşılık vermemek, alaya alayla karşılık vermemek, kötülüğe kötülükle karşılık vermemek… farkındalık içinde sabırla göğüslemek her bir soruyu, mü’mince karşılamak her mevsimin cilvesini, baharını yahut gamı kasvetini.
Sonuç: Yalan ile doğru, iyi ile kötü, varlık ile yokluk, hayat ile ölüm kol kola gezer bu dünyâ çarşısında. Çarşı görmemiş insan olmaz bu âlemde, illâ sabiyken göçüp gitmiş ola. Yoksa insanın yüzü bir karaya döner bu fânide bir beyaza. İman ve tevekkül üzere duranlar kazanır, durmayanlar da kara kazanlarda yıkanır!