Âl-i İmrân suresinden ne öğrendim?
Elhamdülillah. Rabbimin, bir insan olarak değer verip anlayıp âmel etmem için, diğer insanlar gibi, bana da gönderdiği son kitabı Kur’ân’ı Kerim’in, Fatiha ve Bakara surelerinden sonra, Âl-i İmrân suresini de inceleyebildim. Şimdi Âl-i İmrân suresinden öğrendiklerimi Allah ve İnsan başlığı altında özetlemek istiyorum. (Cümlelerin sonundaki rakamlar ilgili âyet numaralarını göstermektedir):
Allah (cc):
- Kendisinden başka ilâh yoktur. O, Hayy ve Kayyum’dur. Zâtıyla kaim, varlığın yöneticisidir. Her şey varlığını O’nunla devam ettirir. (2)
- İnkârcıları şiddetli cezalandıracaktır. (4)
- Göklerde ve yerde Allah’a gizli kalan bir şey yoktur. (5)
- Rahimlerdekileri şekillendiren O’dur. (6)
- Allah, sözünden dönmez; cennet yahut cehennem ne vaat etmişse o yerine gelecektir. (9)
- Allah, dilediğini yardımıyla destekler. (13)
- Allah, kullarının her halini görmektedir. (15)
- İslam, Hakk katındaki yegâne ilahî dindir. (19)
- Allah kullarına karşı çok şefkatlidir. (30)
- Allah kâfirleri sevmemektedir. (32)
- Allah dilediği kimseye hesapsız rızık vermektedir. (37)
- Allah yapılan duaları işitmektedir. (38)
- Allah dilediğini yapmaktadır. (40)
- Allah peygamberleri ve Hazreti İsa’nın annesi Meryem gibi şahsiyetleri kendisi seçmektedir. (42)
- Allah bir işin olmasını dilediği zaman ancak ‘ol!’ demekte ve o da oluvermektedir. (47)
- Allah inananın da inanmayanın da Rabbidir. (51)
- Allah dilerse hileyi hilecinin aleyhine çeviriverir. (54)
- Allah zalimleri sevmez. (57)
- Allah’tan başka ilâh yoktur. (62)
- Allah mutlak galip, hüküm ve hikmet sahibidir. (62)
- Allah her şeyi bilir, insanın bilmesi ise sınırlıdır. (66)
- Allah müminlerin dostu ve yardımcısıdır. (68)
- Allah’ın lütfu ve ihsanı boldur ve dilediğine verir. (73)
- Allah muttakileri (takva sahiplerini) sevmektedir. (76)
- Allah, dünyayı dinlerine tercih edenlerle, ahrette konuşmayacaktır. (77)
- Göklerde ve yerde olan her şey Allah’a teslim olmuştur. (83)
- Allah, yaptıkları günahlara karşı pişmanlık duyanları bağışlayacak, onlara merhametle muamele edecektir. (89)
- Allah, her şeyi görüp duymaktadır. (98)
- Allah, insanların yaptıklarından haberdardır. (99)
- Allah, âlemlere zulmetmek istemez. (Zülüm; kişinin kalbinin ve eyleminin bir sonucudur.) (108)
- Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Her işin sonucu Allah’a döndürülür. (Allah katında kaydı olmayan ve sonuç doğurmayan bir eylem söz konusu değildir.) (109)
- Allah, gönüllerdekini bilmektedir. (119)
- Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. (120)
- Allah, sözleri işitir, niyetleri bilir. (121)
- Allah, savaşta (Bedir’de) mü’minlere, zaferin müjdesi ve endişeli kalplerin yatışması için askerî bir kuvvet olarak indirdiği meleklerle yardım etmiştir. (124-125-126)
- Allah, iyilik yapanları sever.(134)
- Allah’ın izni olmadan kimse ölmez. (145)
- Allah, sabredenleri sever. (146)
- Allah, güzel hareket edenleri sever. (148)
- Yaşatan ve öldüren, Allah’tır. (156)
- Allah hiç kimsenin amelini boşa çıkarmayacaktır. (195)
İnsan:
- İnsanlar kesinlikle dirilecektir ve mahşer meydanında toplanacaklardır. (9)
- İnkârcı insanların maddî manevî imkânları Allah katında onlara bir fayda sağlamayacaktır.
- Küfrü seçen insanların ellerindeki güç ne olursa olsun, onlar kaybetmişlerdir. (Cehennem bir kazanç değil cezadır.) (10)
- Nefsin istekleri insana süslü gösterilmiştir. Nefsin sevdiği şeyler (nimetler) gerçekte geçicidir ve sadece imtihan içindir. (14)
- Takva hâli dünyâ nimetlerinden hayırlıdır. Takva sahiplerinden Allah razı olmuştur. Onları Cennetine koyacaktır. (15)
- İnsanlar Kıyamette bir araya toplanacak ve herkes dünyâ hayatının hesabını verecektir. (25)
- Mü’minler ancak mü’min yöneticilere tabi olmak durumundadır. (28)
- Müslüman insanlar, diğer dinlere mensup olanlarla ticari, siyasi vb. ilişki kurabilirler. (28)
- Kıyamet günü her insan iyiliğini ve kötülüğünü yanında hazır bulacaktır. (30)
- Allah’ı seviyorum diyen Peygamberine uymak zorundadır ki, Allah da onu sevsin. Mü’minler Allah’a ve Peygamberine itaatle emrolunmuşlardır. (31-32)
- Mü’min insanla Rabbini çok anmalı ve O’nu akşam sabah tesbih etmelidirler. (41)
- İnkârcı insanlar için dünyada ve ahrette rahatlık yoktur. (56)
- İnsanlık için doğru yol Allah’ın yolu olan İslam’dır. (73)
- Mü’min insanlar bütün peygamberleri ve onlara indirilen ilâhî kitapları tasdik ederler. (84)
- İslam’dan başka ilâhî din yoktur. (Yahudi inanışı ve Hıristiyanlık ilâhî menşeli olmalarına rağmen tahrif olmuşlardır, haliyle hidayet kaynağı değillerdir.) (85)
- İslam dini dışında insan için hidayet kaynağı yoktur. (Mesela: Bilimsel bilgi ve felsefe, hidayet kaynağı değildir.) (86)
- Allah ve melekleri kâfirler insanlara lânet etmektedir. (87-89)
- İhtiyaç sahiplerine, bir şey; para, mal, en azından güzel bir çehre, vermeden Allah’ın rızasını kazanmak söz konusu değildir. (Zenginlik; öteki için harcamaktır, sadece kendi için harcayan bencildir ve makbul bir mü’min değildir.) (92)
- Beytullâh/Kâbe insanlığın hidayet kaynağıdır. (Kâbe; tarihsel olarak, güneş gibi bir sabitedir; Tevhid’in/Hacc’ın büyük alâmetidir. ) (96-97)
- Din konusunda Yahudi ve Hıristiyanlara uymak kâfirliktir. (Batıl hidayete kaynaklık edemez.) (100)
- İslâm’a sımsıkı sarılan hidayete ermiştir. (101)
- Sadece mü’minlere değil, insanlığa çağrı: Ancak Müslümanlar olarak can verin! (102)
- Hepiniz toptan Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın… (İslâm, nimettir. İslam, barışın ve kardeşliğin kaynağıdır.) (103)
- Müslümanların arasında iyiliği emreden kötülükten men etmeye çalışan bir zümrenin bulunması Müslümanlara emredilmiş bir görevdir. (Bu vazifeyi yerine getirecek zümre Diyanet İşleri gibi devlet kurumları, dinî konulardaki âlim kimseler, sâlih zâtlar, cami görevlileri, öğretmenler, yazarlar ve sanatçılar, örnek fertler ve âileler, İslâm’ın bekâsı için maddî ve mânevî destek veren cemaat ve cemiyetler. Vb.dir.) (104)
- Kur’ân’a rağmen, mü’minlerin birlikteliklerini koruyamaması, dünyevî sebeplerle ihtilafa düşmeleri, dünyada ve ahrette azap çekmelerine sebep olacaktır. (Bugün İslâm dünyasının içinde bulunduğu perişanlık büyük bir rüsvalıktır. Dünyada yaşanılan azaptır, ahrette de bu fenalıkların failleri azap göreceklerdir.) (105)
- Ahrette, kâfirlerin ve affedilemeyecek derecede büyük günah sahiplerinin yüzleri cehennemlik olduklarının bir alameti olarak, kararacaktır; mü’min kimselerin yüzleriyse, rahmete nail olduklarının, cennete gireceklerinin bir işareti olarak, beyazlanacak. (106-107)
- Allah’a olan yüksek imanları gereği, ‘Kur’ânî iyiliği emredip Kur’ânî kötülükten sakındıran’ Müslümanlar, insanlığa örneklik (rol modelliği) etmek üzere çıkarılmış bir ümmettir. (110)
- Allah katında, Yahudiler, Yaratana isyan etmeleri, âyetlerini inkârları ve değiştirmeleri, Rabb’ın peygamberlerini öldürmeleri nedeniyle, aşağılık bir topluluk kılınmıştır. (112)
- Ehl-i kitaptan imanları tam, iyilik üzere yaşayan kimseler de vardır. (113-114-115)
- Allah’ın rızası için olmadığı sürece, yapılan yardımlar ahrette kişinin lehine bir sonuç doğurmayacaktır. (117)
- Müslüman olmayanlarla dostluk kurulmaz ve onlar sırdaş yapılmaz. Çünkü Müslüman olmayanların Müslümanlara karşı siyaseti, onların dinini, düzenini bozmaya çalışmak ve sıkıntı içinde yaşamalarını arzulamaktan ibarettir. (Tarih, bu kinin ve ifsadın en büyük şahididir) (118)
- Mü’minler ancak Allah’a güvenmeli ve O’na dayanmalıdırlar. (122)
- Şükretmek, Allah’ın emirlerine uygun yaşamak, demektir. (123)
- Faiz haramdır. (130)
- Cehennem ateşi kâfirler insanlar için hazırlanmıştır. (131)
- Allah’a ve Peygamber’e itaat insanlara merhamet nedenidir. (132)
- Savaş gibi sıkıntılı hâller gerçek mü’minleri ortaya çıkarmak içindir. (140)
- İnsanın sıkıntılı hallerle denenmesi ilâhî hikmet gereğidir. (142)
- Dünyâ nimetini kim isterse Allah istediğini o insana verir. (145)
- Mü’min insanlar için Allah yolunda öldürülmek, yahut ölmek, dünyalık her şeyden daha hayırlıdır. (157)
- Dünyevî işler konusunda liyakatli insanlarla istişare etmek gerekir. (159)
- Mü’min insanlar ancak Allah’a güvenip dayanmalıdırlar. (161)
- Peygamber gönderilmesi insanlığın ilâhî eğitim alması amaçlıdır. (164)
- Allah yolunda ölen insanlar, Allah’ın izniyle, bizim bilemediğimiz bir şekilde, diridirler, sevinç içinde yaşarlar ve kendilerine rızık verilir. (169-170)
- İnsan için gerçek nasip, ahret nasibidir; yani cennettir. (176)
- Allah’ın verdiğini Allah için vermeyen insanlar, ahrette, mallarıyla aşağılanacaklardır. (180)
- Dünyâ nimetleri insanların aldanma metâıdır. (Sınav soruları.) (185-186)
- Yerlerin ve göklerin düzeni insana Allah’ın varlığı ve sıfatlarıyla ilgili pek çok şeyi öğretmektedir. Ön yargıyla ve mazi kültürüyle kirlenmemiş insan aklı, varlıkla ilgili düşünerek, imanını artırabilir. (190-191-)
- İnsanların varacakları kalıcı yerleri çok önemlidir. İnkârcıların yeryüzündeki saltanatları kısa ömürlü bir gurur ve eğlencedir. Kalıcı yerleriyse cehennemdir. (196-197)
- Dünyâ hayatını Allah’ın rızasına uygun yaşayan insanlara cennet ikram edilecektir. (198)
- Allah, ehl-i kitaptan bazı insanları da mükâfatlandıracaktır. (199)
- “Ey İnananlar! Sabredin, düşmanlarınızdan daha sabredin, cihada hazır olun, Allah’a karşı gelmekten sakının ki, başarıya erişebilesiniz.” (200)