Ben neden güzelim de o çirkin!
وَلاَ تَتَمَنَّوْاْ مَا فَضَّلَ اللّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ لِّلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبُواْ وَلِلنِّسَاء نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبْنَ وَاسْأَلُواْ اللّهَ مِن فَضْلِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
“Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nisâ 32)
Yoksunluk duygusu kıskançlık duygumuzu harekete geçirir. Onda var bende niye yok! O güzel ben niçin çirkinim? O zengin ben niçin fakirim? Onun sesi güzel benim sesim neden çirkin? O uzun boylu ben neden kısayım? O zeki ben neden kendimi aptal gibi hissediyorum!
Herkesin (A) olduğu bir yeryüzü yaşanmaya değmezdi. Farklılıklar, çeşitlilik olağanüstü bir güzellik ve zenginliktir. Bir kere her insan maddi bir değerle ölçülemeyecek derecede zengindir; acaba bir çift gözün fiyatı ne kadardır? Ya bir çift kolun, ayağın, elin, kulağın? Ciğerinize, kalbinize kaç lira istersiniz? Ve her şey güzeldir, güneşinden yıldızına, balığından kelebeğine, insanından hayvanına, bitkisinden meyvesine kadar!
Allah teâlâ insan, hayvan, bitki, her varlığı farklı ve eşsiz yaratmıştır. Bu konuyla ilgili tek başına bir kitap yazılabilir. O derece zengin çağrışımları var âyetin. Hangi varlık olursa olsun, her ne verdiyse Allah, o bir ikramdır; güzel bir ses yahut güzel olmayan bir ses! Zenginlik yahut fakirlik! Dünyayı insan için bir olgunlaşma, gelişme, Ahrete hazırlık mektebi yapan Rabbimiz, insandaki farklılıkları da bu ilâhî gayeye hizmet edecek bir tarzda yarattı. (İlahi hikmet) İslam için üstünlük sesin güzelliği yahut güzel olmaması değildir, üstünlük, takvadır. Sesi güzel olan biri sınavı kaybedip Cehennem’e gidebilir, sesi güzel olmayan biri sınavı kazanıp Cennet’e gidebilir.
Zenginlik, güzellik sevilir, insan bunların kendisinde değil de bir başkasında olmasından kıskançlık duygusuna kapılabilir. Fakat kendilerine güvenecek kadar fıtri imkanları vardır insanların. Allah’a ve Ahret’e iman insana öz güven kazandırır. Farklılıkların bir hikmet gereği var olduğunu bilen, aklını, bedenini kullanan, çalışıp gayret eden her insan, her iki dünyası için imkanlar elde edebilir. Şükürsüz zenginlik ve güzellik insanın ebedi hayatını tehdit altına sokabileceği gibi şükürle kabullenilen yoksulluk ve fiziki kusurlar insanın ebedi hayatını abad edebilir. Ahlakı çirkin fakat yüzü güzel bir kadını, bir erkeği kaç kişi gerçekten sevebilir? Cimri bir zenginden kim hoşlanır ki? Ahlaki olgunluk, güzel huy, güzel davranış, müspet hareket, her iki âlemde de insanı bahtiyar kılar.
Müminler için sahiplenme duygusu, benim benim naraları, hayat sorusuna yanlış bir cevap verildiğinin delilidir. Benim bedenim, benim zekam, benim kariyerim, benim param, benim arabam, benim çocuklarım, benim evim!… Oysa başta insan olmak üzere, tüm varlık, her şey, Allah’ındır. İslam açısından aşırı sahiplenme duygusu negatif bir duygudur, kötülüğün ve mutsuzluğun kaynaklarından biridir. Dinlerin etkisinin azaldığı çağımızda kapitalizm sahiplenme duygusunu yüreklere bir virüs olarak yerleştirmiş ve iyice azdırmıştır. Amerikan filmlerini izleyin, tamamının ortak teması sahiplenme ve karşı güç (karşı sahiplenme!) arasındaki çatışmadan ibarettir. (Hırsız bankaya soymak ister, çünkü paraları sahiplenmek istemektir, polis karşı koymaya çalışır çünkü paranın sahipleri vardır; sahiplenme nesnesi bir kadın, bir şirket, ya da ABD Başkanlık Makamı yahut Irak petrolleri vb. olabilir!)
Âyette geçen ve müminlere Allah’tan istemeleri emredilen فَضْلِهِۗ –fadlîhî kelimesine güzellik, hoşluk manaları verilmiştir. Ayetin ihsas ettirdiği üzere şöyle dua etmemiz gerekir: ‘Allah’ım dünya sınavımı güzel huyluluk içinde insanlara karşı yumuşak ve hoşgörülü davranarak, kolaylıkla ve muradına uygun bir şekilde tamamlamam için bana yardım et!’
Dünya ve imkanları geçicidir. İnsan öncelikle kendisine hilkaten ne verilmişse olana razı olmalıdır. Sonra da sınav şuurunu kaybetmeden dünyadan payını almak için çalışıp çabalamalıdırlar. Allah’ın, lütfü, ikramı sonsuzdur. Her gün 7 milyar insanı ve sayısız hayvanatı, bitkiyi yeryüzünde bedava yedirilip içiren Rabbimizin cömertliğinin sınırı yoktur. Müminler imanları doğrultusunda hayatı yaşamaya bakıp sahiplenme duygusuna yenik düşmeden bu dünyadan ayrılmaya gayret etmelidir.
Zenginsin; cimri misin değil misin, ona bak! İlmin var; amelin var mı yok mu, ona bak! Yöneticisin; adil misin değil misin, ona bak! Fakirsin; şükür sahibi misin değil misin, ona bak! Kadınsın; İslam sana niçin tesettürü emrediyor; erkeğe göre mirastan sana daha az bir pay veriyor, Allah’ın senin için muradını anlamaya çalış ve razı ol! Erkeksin; sana neden kas gücü daha fazla verildi, neden çalışman ve kadına bakman emredildi, hikmetine uygun davranıyor musun, ona bak!
Sonuç: Dünya din için kuruldu; varlıktaki cins, renk, şekil, ses, beden çeşitliliği ve dünyevî imkanlar, imtihan gereğidir; müminler hayatı kendileri için değil, Allah için ahlaki bir çerçevede yaşarlar; dünyayı değil, Ahret’i kazanmaya çalışır ve Allah’tan fiili ve sözlü dualarıyla daima bunu isterler.