Çeşitlilik eşitsizlik değildir!
وَلاَ تَتَمَنَّوْاْ مَا فَضَّلَ اللّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ لِّلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبُواْ وَلِلنِّسَاء نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبْنَ وَاسْأَلُواْ اللّهَ مِن فَضْلِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
“Allah’ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay var; kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var. Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin! Allah, her şeyi iyice bilmektedir.” (Nisâ 32)
Ayetin başında geçen فَضَّلَ – faddala ifadesine ‘üstünlük’ manası verilmiş ve daha çok ekonomik güçle ilgili değerlendirilmiştir. Kadın ve erkek nasıl ruhsal ve fiziksel olarak farklı yaratılış özelliklerine sahipse aynı şekilde farklı sosyal rollere de sahiptirler.
Biri zengindir diğeri fakir, biri güzeldir diğeri çirkin… Farklılıkları kıskançlık konusu yapmamalıdır. Çünkü bu farklar Allah’ın bir hikmete mebni olarak koyduğu farklardır. Çeşitliliği eşitsizlik olarak algılamak yanlış bir bakış açsıdır.
Allah teâlâ her varlığı belli yeteneklerle ve güzel bir şekilde yaratmıştır. Kadın olmakta güzeldir, erkek olmakta, ağaç olmakta güzeldir, meyve olmakta. Değil mi ki her şeyin halikı Allah’tır, o halde her şey ölçülü biçili ve pek mükemmeldir. Fiziki, ruhsal ve maddi imkânları ve kabiliyetleri nedeniyle kadınlar erkeklere, erkekler de kadınlara imrenmemelidir. Yaratılıştan sahip olunan farklılıkları göreceli olarak üstünlük görmek yerine âyetin gösterdiği yoldan gidip farklılıkları en iyi şekilde geliştirmeye ve fıtrata uygun yaşamaya çaba sarf edilmelidir.
Meseleye daha genel manada baktığımızda şu noktaları da vurgulamak gerekir: İnsan bir cinstir; kadın ve erkek cinsin iki parçasıdır. Her parçanın fiziki ve ruhsal farklılıkları vardır. Mesela: Kadınlar sevgi ve şefkat membalarıdır; daha genel bir ifade ile canlı varlıkların dişi olanları erkeklerine göre çok daha sevgi doludur. Çevremizdeki varlıklardan, belgesellerden bunu görebilmekteyiz. Tüm anneler yavrularını aslında tek bir şeyle, sevgiyle beslemektedir. İşte bu Rabbimizin erile değil dişile, erkeğe değil kadına bahşettiği eşsiz bir armağanıdır.
Kadını ve erkeği Allah bir elma yarattı; bir yarısı eril, bir yarısı dişil bir elma. Kadın olmadan erkek, erkek olmadan kadın eksiktir; yarım bir elma gibi. Hayat sahnesinde biri olmadan diğeri var olamazdı, hele dünya hayatı hiç olamazdı! Kadın ve erkek birbirinin hayatıdır. Bu öyle bir birlikteliktir ki, Cennet hayatıyla ebedilik elde etmiştir. Allah, varlığı cinsler ve çiftler halinde yarattı. Nerede bir aile varsa orada bir eril ve bir dişil zorunlu olarak vardır. Eril varlıkların üstlendiği görevler başkadır, dişil varlıkların üstlendiği görevler başka. Hiçbir eril doğuramazken bunu dişil varlıklar kolaylıkla yapabilmektedir. Göreceli olarak birinde olan özellik diğerinde bulunmamaktadır, birinde az olan diğerinde çok olabilmektedir. Fakat bu bir üstünlük veya eksiklik değildir, aksine bu bir varoluş kıvamıdır, eşsiz bir denge…
‘Aileyi dişi kuş yapar’ sözü meşhurdur. Bir hakikattir; eril olanlar çalışıp çabalar evine getirir ve her şeyi eşine teslim eder. Erilin malı evladı dişilin koruyup kollamasına emanet edilmiştir. İnsan türü fıtraten değil ahlaken bozulduğu için yalan, ihanet vb. bazı hatalar gözükür, yoksa dişil varlıkların en büyük özelliklerinden biri sadakattir. Erkekte cesaret ve cömertlik baskınken kadında muhafazakârlık daha baskındır. İnsanlarda ve diğer varlıklarda gözüken bu tür hallerin her biri Rabbimizin bir hikmetidir.
Sonuç: Aile en küçük sosyal birimdir. Yer yeryüzündeki tüm sosyal yapılarda erkeklerin fiziki ve ruhsal özellikleri ile toplumsal rolleri onları ailenin başı kılmıştır. İslam’da ailenin geçinebileceği kadar parayı kazanmak öncelikle erkeğe verilmiş bir görevdir. Anne şefkatle davranırken baba otoriteyi temsil eder ve aile fertlerinin kurlarla göre hareket etmesini sağlamaya çalışır. Eğer baba da anne gibi sadece şefkat nazarıyla evlatlarına baksa ailede düzen kurulamazdı. Sabah namazına kalkmış bir baba evlatlarının da kalkmasını ister, ancak çocukların uykularından olmasını istemeyen anne baba kadar gayretli davranmaz! Mü’minler Allah teâlânın emirlerine göre aileyi kurar ve yönetmeye çalışırlar. Çocukların ahlakî değerleri öğrenmeleri, manevî sorumluluklarını yerine getirmeleri, belli bir otorite gerektirir ki bunu da daha çok baba yerine getirir yahut temsil eder.