Home

image

Allah’a sımsıkı sarılmak!

إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ وَأَصْلَحُواْ وَاعْتَصَمُواْ بِاللّهِ وَأَخْلَصُواْ دِينَهُمْ لِلّهِ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا

 “Ancak tövbe edenler, ıslah edenler, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için halis kılanlar başka; işte onlar müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere büyük bir ecir verecektir.” (Nisâ 146)

Kişiler ve toplum, iyi kötü, doğru yanlış kavramına sahiptir. Yeryüzünün her köşesinde kişi yaşayışı ve ilerlemesini diğer kişilerle ilişkiye girerek gerçekleştirir; bu durumda her ilişki ahlakî bir çerçeveye sahiptir. Sosyal toplumlar can, mal, ırz emniyetini esas alır. İnsan öldürmeyi yücelten, hırsızlığı, zinayı doğru bir davranış kabul eden toplum yoktur.

İslam dininde de neyin doğru neyin yanlış olduğuna Allah teâla karar vermiştir. Bu hususta Kur’ân, değer yargılarını ve ilkelerini saymıştır. İslam inancına mensup her insan İslam ahlakına göre bir hayat yaşamaya mecburdur. Çünkü bu, Allah’ın bir emridir. Allah’ın koyduğu kurallara uyan kişiler ahlaklı, uymayanlar ise ahlaksızdır. Dejenere müslümanların hallerine tövbe etmeleri yine Allah’ın bir isteğidir. Allah, hiçbir kişinin kötü ahlakı yüzünden cehenneme gitmesini istemiyor. Tövbe edip ahlakî yaşantıya dönmelerini bekliyor. Bu konuda gösterecekleri samimiyet görecekleri muameleyi de belirleyecektir.

Ne var ki, İslam toplumlarına bakıldığında, hayal kırıklığı büyümektedir: Kişiler; nasıl yaşamaları gerektiği ile gerçekte nasıl yaşadıkları arasında çelişki içindedir. Kur’ân ahlakı ile kişisel ahlak arasında farklar mevcuttur. Mesela yalan söylememek, kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davranmak, hırsızlık ve zina yapmamak, içki ve sigara içmemek, aldatmamak, başkalarını haksız yere itham etmemek, adam öldürmemek, çevreyi tahrip etmemek ahlaki davranıştır. Diğer taraftan, adaletli olmak, dürüst olmak, iyiliksever olmak, aile ve arkadaşlara sadakatli olmak, küçüklere şefkatli, büyüklere merhametli olmak, güçsüz ve zayıflara yardım etmek, bütün hayata saygılı olmak, çevreyi korumak da mümin kişilerin ahlak ilkeleri arasındadır. Fakat ifade ettiğimiz gibi, bu ilkelerin kabul edilip yaygın bir şekilde yaşandığını söylemek zordur.

Sonuç: Kur’ân; müslümanların nasıl kişiler olması gerektiğini açıklamıştır. Eğer kişinin hâli bu ilkelere uygun değilse kişi günahkârdır. Âyette bu kişilerden günahları için tövbe etmeleri, sonra da hallerini ıslah etmeleri istenmiştir. Kötü hâlin iyi hâle dönüştüğü hayatın pratiğinde görülmelidir. Kötü davranışlar kalıcı olarak iyi davranışlarla değişirse bu durum, ‘Allah’a sarılmak’ demektir. Son nefese kadar dinî bir hayatı yaşayabilmek ise, kişiyi, halis kişi kılmaktadır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s