Kurgu İsa ve gerçek Hz. İsa
وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّهِ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَكِن شُبِّهَ لَهُمْ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُواْ فِيهِ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِلاَّ اتِّبَاعَ الظَّنِّ وَمَا قَتَلُوهُ يَقِينًا
“Ve onların, Muhakkak ki, Allah’ın Resul’ü Meryem’in oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük, sözleri çok büyük iftiradır. Onu öldürmediler ve onu asmadılar. Fakat öldürülen adam onlara, Meryem’in oğlu İsa Mesih’e benzer olarak gösterildi. Muhakkak ki onun hakkında ihtilafa düşenler, bu husus da şüphe içindeler. Onların, onunla ilgili olarak, zanna tâbî olmaktan başka bir ilimleri yoktur. Onu kesinlikle öldürmediler.” (Nisâ 157)
İki İsa var; biri kurgudur, diğeri büyük bir peygamberdir. Kurgu İsa, Hıristiyan kaynakların ortaya koyduğu Mesih’tir. İkinci İsa Mesih ise Kur’ân’da öyküsü anlatılan büyük peygamberdir. Hıristiyan teolojisi Hz. İsa’yı daha çok; Christ, Christus, Cristo vb. isimlerle anmaktadırlar.
Hıristiyan kaynaklarındaki kurgu İsa: (Hıristiyan tarihçilerin genel yaklaşımı): İsa, Roma İmparatoru Augustus zamanında, o dönemde Roma İmparatorluğu’na bağlı olan Beytüllahim’de M.Ö.4’te dünyaya geldi. Nasıralı İsa olarak tanındı. İsa, Celileli bir öğretmen ve marangozdu. Şifa dağıtıcısıydı. Yahya peygamber tarafından vaftiz edilmişti. Halkı isyana teşvik etmek suçuyla, Yahudi din adamlarının tahriklerine kanan Roma İmparatorluğu’nun Yahudiye eyaleti valisi Pontius Pilatus’un emri ile Kudüs’te çarmıha gerildi.
İsa kurgusuna kaynaklık eden Hıristiyan teolojisinin kutsal kitapları Matta, Markos, Luka ve Yuhanna kayıtlarına göre İsa, İbrahim’in oğlu İshak’ın soyundan gelmektedir. Tanrı tarafından babasız doğduğuna inanıldığı için soyu üvey babası Yusuf’a göre tayin edilir. Annesi Meryem, Levioğulları soyundandır. Yeni Ahit, marangoz Yusuf’u Meryem’in kocası ve İsa’nın kanuni babası olarak anmaktadır.
Hıristiyan inancında İsa: Tanrının oğlu ve bizzat tanrının kendisidir. Baba tanrı ile insanlar arasında aracı, beklenen Mesih, kurtarıcı, rab, tanrı ile aynı ‘öz’ den olan, güçlü tanrı, tek insan, dünyanın tek kralı, Kutsal Üçlü Birlik’teki kişilerden ‘oğul’dur. Bir gurubun inanışına göre: Çarmıhta, İsa’nın insani tabiatı gibi ilahi tabiatı da acı çekmiştir. Meryem; tanrı anasıdır. Diğer bir gurubun inanışı ise şöyledir: İsa’nın insanî ve tanrısal olmak üzere birbirinden bağımsız iki tabiatı vardır. Çarmıha gerildiğinde ilahî tabiatı bedeninden ayrılmış, sadece insani tabiat acı çekmiştir. Meryem, insan olan İsa’nın annesidir dolayısıyla da ona tanrı anası denemez. Ortodoks, Katolik ve Protestanlara göre İsa’nın insanî ve tanrısal iki tabiatı olup bunlar asla birleşmezler, karışmazlar ve ayrılmazlar.
Mûsevî kaynaklarında İsa algısı: İsa, Musevi toplumunda doğup büyüyen bir kişidir. Fakat Yahudiler, İsa’yı sahte peygamber olarak kabul etmektedir. Bununla beraber modern Yahudilerin bir kısmı İsa’nın aziz olabileceğini; ancak kesinlikle beklenen kurtarıcı (mesih) olmadığına inanmaktadır.
Kur’ân’da Hz. İsa gerçeği: İslam dininin kaynağı olan Kur’ân-ı Kerim bu kurgu İsa inanışını baştan sona reddeder. İlgili âyetlere baktığımızda gerçek Hz. İsa (as) hakkında şu bilgileri öğreniyoruz:
“Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime’yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa’dır. Mesih’tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’ın kendisine yakın kıldıklarındandır.”;
“…Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın resulüdür. O, Allah’ın, Meryem’e ulaştırdığı ‘kün-ol’ kelimesinin eseridir, O’ndan bir ruhtur. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. ‘Tanrı üçtür’ demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah’tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur…”;
“Ne Mesih ve ne de Allah’a yakın melekler, Allah’ın kulu olmaktan geri dururlar…”; “Şüphesiz ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir diyenler kafir olmuşlardır. De ki: Öyleyse Allah, Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah’a kim bir şey yapabilecektir? Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah’a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyla kadirdir.”;
“Meryem oğlu Mesih ancak bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl haktan yüz çeviriyorlar.”;
“Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. Sözlerini daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan batıla döndürülüyorlar!”;
“Yahudiler Allah’ı bırakıp bilginlerini, hahamlarını; Hıristiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.”;
“…Meryem oğlu İsa’ya da mucizeler verdik. Onu, Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Ne var ki gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız. Peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.”;
“Allah nezdinde İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ‘Ol!’ dedi ve oluverdi.”;
“Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime’yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa’dır. Mesih’tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’ın kendisine yakın kıldıklarındandır.”;
“Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler: Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.”;
“O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.”;
“Allah o zaman şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh Cebrail ile desteklemiştim; bu sayede sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı okuyup yazmayı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. Hani İsrail oğullarını seni öldürmekten engellemiştim; kendilerine apaçık deliller mucizeler getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler, ‘Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir’ demişlerdi.”
Yine Kur’ân âyetlerinden anlıyoruz ki, Hz. İsa (as) halkını şirke karşı uyarmıştır:
“Andolsun ki ‘Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih’tir diyenler kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesih, ‘Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur’ demişti.”
İsa’nın çarmıha gerildiği iddiasına Kur’ân’ın cevabı: “Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük, demeleri yüzünden onları lanetledi. Hâlbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat öldürdükleri onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedir; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir sağlam bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.”;
“Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”; “Bilakis Allah İsa’yı kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.”
Kıyamette Hz. İsa’ya (as) yöneltilecek soru: “Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, ‘Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin’ diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, ‘Haşa! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, hâlbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.”
Hz. İsa (as), Hz. Muhammed’i müjdeledi: “Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.”
Hz. Meryem hakkında Kur’ân’ın şehadeti: “Irzını korumuş olan kadını, Meryem’i de hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de oğlunu da âlemlere kudretimizi gösteren birer delil yapmıştık.”;
“Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de inananlara örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.”;
“Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”;
“Hani, İmran’ın karısı, ‘Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin’ demişti.”;
“Onu doğurunca, ‘Rabbim!’ dedi, ‘Onu kız doğurdum.’ Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir. ‘Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”
İşte bu kız çocuğu Hz. İsa’nın annesi olacaktır. Âyetlere devam edelim:
“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. ‘Meryem! Bu sana nereden geldi?’ derdi. O da ‘Bu, Allah katından’ diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.”;
“Hani melekler: Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”;
“Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve O’nun huzurunda rükû edenlerle beraber rükû et’ demişlerdi.”;
“Meryem: ‘Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?’ dedi. Allah: ‘Öyle ama Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ‘ol’ der, o da hemen oluverir’ dedi.”;
“Ey Muhammed! Kitap’ta Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve kendini onlardan uzak tutmak için onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.”;
“Meryem: Senden, Rahmana sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen bana kötülük etme, dedi.”;
“Cebrail: Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim, dedi.”;
“Meryem: Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.”;
“Cebrail: Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten ezelde hükme bağlanmış bir iştir, dedi.”;
“Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.”;
“Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti: Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım! dedi.”
Hz. Meryem’in çektiği doğum sancıları onun her kadın gibi doğurduğunu, İsa’nın ilâh olmadığını, onun her insan gibi bir kadından doğduğunu gösteriyor.
“Bunun üzerine Cebrail ağacın altından ona şöyle seslendi: Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.”;
“Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.”;
“Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, ‘Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım’ de.”
Kavminin eleştirişi:
“Meryem kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!”;
“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”;
“Bunun üzerine Meryem, çocukla konuşun diye ona işaret etti. ‘Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?’ dediler.”;
“Bebek şöyle konuştu: Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı İncil’i verdi ve beni bir peygamber yaptı.”;
“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.”;
“Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.”;
“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm esenlik verilmiştir.”
Hz. İsa öldü mü, sağ mı?
Hz. İsa’nın (as) hayatta olmasına rağmen niçin Kur’ân’da onun hakkında hayatına son vereceğim anlamındaki (müteveffike) tabiri kullanılmıştır?
Bunula ilgili kaynaklarda şu değerlendirme yer almaktadır:
“Teveffi kelimesi ölmek anlamında kullanılsa da Kur’an ayetlerinde bu kelimenin başka manaya geldiği de söz konusudur. Tevevvi ‘v-f-y’ kökünden türetilmiş olup ‘ölmek’, ‘almak’ gibi çeşitli anlamlarda kullanılır. Başkasından alacaklı olan kimse, alacağını tamamen alırsa buna Arap dilinde teveffa deynehü (borcunu aldı) derler. Dolayısıyla teveffa kelimesi her ne kadar ölmek anlamında kullanılsa da ki, bazı ayetlerde bu anlamda gelmiştir, ama zorunlu olarak bu anlamı taşımaz ve bu kelimeyi başka anlamda sunan ayetlerin varlığı söz konusudur.
Örnek: “O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan uyutan ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir uyandırandır. Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.”
Bu ayette ‘tevaffaküm’ ibaresinin ölüm olmadığı, bilakis her gün tekrarlanan gece uykusu anlamına geldiği açıktır. Uykuda başka bir şekilde ruhun kabzedilmesini müşahede etmek mümkündür ve bu esasa göre soruda yer alan ayet, Hz. İsa’nın (as) kesin ölüm alameti olarak telakki edilemez. Ancak; var olan rivayetlerin aksine ve ‘teveffi’ kelimesinin başka manasını da göz ardı ederek, işaret edilen ayetler esasına göre kesinlikle İsa’nın (as) öldüğüne inanılsa bile yine de bu konuyla İsa’nın (as) hayatta olmasının çelişik bir yanı yoktur. Çünkü Kur’ân’da ölümünden yüz yıl geçtikten sonra dirilen şahsın varlığı söz konusudur. Yine Ashab-ı Kef 300 yıldan sonra yeniden uyanmıştır. Dolayısıyla böyle bir şeyin Hz. İsa (as) için olması da mümkündür.”
Hz. İsa’daki ‘Ruhullah’ sıfatının anlamı: “Tüm peygamberler ve mümin bireyler Allah’ın ruhuna isnat edilmekle birlikte, Hz İsa ve Hz Âdem ile ilgili olarak, bu iki şahsın özel bir şekilde yaratılması nedeniyle belirgin bir şekilde ortaya çıkmış ve bu esas uyarınca da Hz İsa, ‘ruhullah’ olarak adlandırılmıştır.
Elbette bu ad ve lakap onun kulluğuna bir halel ve noksanlık getirmemiş ve onu ulûhiyet mertebesine çıkarmamıştır.
Kur’ân’daki ruh kelimesinin bazı manaları şunlardır: Allah’ın mesajını peygamberlere ulaştıran yakın melek; semavî kitap; Allah tarafından kullarına gönderilmiş gaybi yardım; Hz İsa’nın bir özelliği.
Allah evler arasından Kâbe’yi seçtiği ve orası benim evimdir dediği gibi, bir peygamberi İbrahim de diğer peygamberler arasından seçmiş ve o benim dostumdur demiştir. Hz. Musa ile konuşmuştur. Hz. Muhammed (sav)’i Miraç’a yükseltmiş ve Zât’ına muhatap kılmıştır.
Aynı şekilde diğer hususlara benzer şekilde İsa’yı kendi ruhu olarak ilan etmesinin sebebi de onu diğer ruhlar arasından seçmiş olmasıdır.
Bu konu onun yaratılmış olması gerçekliğini zedelemez. İsa da diğer peygamberler gibi, Allah’ın yaratığı idi ve onun yönlendirmesiyle rolünü oynuyordu.
Tüm evren Allah’ın olmasına karşın O, Mekke şehrinde küçük bir alanı belirgin kılmış ve orasını ‘evi’ olarak ilan etmiştir.
Bu esas uyarınca Hz İsa’nın ‘ruhullah’ olmasını onu tanrıya benzer kılacak ve tanrının bir cüzünün kendinde cisimleştiğini çağrıştıracak bir özellik olarak algılamamak gerekir.”
İsa’nın dönüşü meselesi: Hıristiyan ve Yahudi kaynaklarında, İslam’da olduğu gibi, bir Mesih beklentisi vardır. Yahudiler; beklenen Mesih’in Hz. İsa olmadığına inanmaktadır. Müslümanlar da bu konudaki görüşlerini hadislere dayandırmaktadırlar.
Kur’ân’da, Hz. İsa’nın yeniden bedenleneceği konusunda âyet bulunmamaktadır.
Hadis kaynaklarında ise bilgiler mevcuttur. Örnek:
“Peygamber Ekrem (sav) Yahudilere hitap ederek şöyle buyurmuştur: İsa ölmedi ve kıyamet gününden önce sizin aranıza dönecektir.”;
“Peygamber Ekrem (sav) buyuruyor: Mehdi benim soyumdandır ve zuhur ettiğinde Meryem Oğlu İsa ona yardım edecek ve arkasında namaz kılacaktır.” Vb.
Bazı âlimlerin ihtiyatlı davranmasına rağmen Bediüzzaman gibi âlimler Hz. İsa’nın vürudunu kabul etmektedir.
İsa’nın rücuunun hikmeti nedir? İnsanlığı kurtarmak için yeniden gelecek, deniliyor. Belirttiğimiz gibi, Kur’ân bunu doğrulamıyor. Kur’ân da Hz. Muhammed’in son peygamber olduğu ve tüm insanlığa gönderildiği açıkça belirtiliyor.
İslam milletleri arasından çıkacak bir İsa, Avrupa, Amerika ve diğer Hıristiyan milletler tarafından ne ölçüde kabul görecektir.
Hz. İsa, insanlığı nasıl kurtaracaktır? Kendisine yeni bir vahiy gelmeyeceğine ve Kur’ân’la amel edeceğine göre, bu durum mevcut durumdan daha ileri bir noktaya insanlığı nasıl taşıyacaktır?
Hıristiyan dünyası gibi İslam âlemi de bir nevi fetret içindedir. Müşriklerden önce tevhit ehlinin bozulan itikât ve amelinin düzeltilmesi gerekmektedir. Bunu Hz. İsa nasıl yapacaktır? Müslümanlara yeniden Kur’ân’ı tebliği mi edecektir?
Mevcut dünya düzeni Hz. İsa’yı kabul edecek midir? BM, NATO vb. uluslararası kuruluşlar Hz. İsa’ya teslim olur mu ki?
Hz. İsa, hangi kanıtlar ve mucizelerle insanlığı ikna edip İslam’a davet edecektir? Elinizdeki İncilleri, Tevrat’ı atın, Kur’ân’a sahip çıkın! çağrısına Hıristiyanlar ve Yahudiler nasıl karşılık verecektir?
Hz. İsa’nın dönüşü ve İslam şeriatı ile hükmedecek olması İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed (sav)’ı göreceli olarak arka plana itmeyecek midir?
İnsanın aklına daha yüzlerce soru gelmektedir. Kanaatimiz odur ki; bu tür beklentiler atalet doğurmaktadır. Müslümanlar, İslam’la âmel edip ceht edip-cihat edip dünyadan ayrılmaya bakmalıdır. İşin hakikatini Allah bilir. O ne takdir etmişse olacak odur.
Sonuç: Yaşayan Hıristiyanlık ve ona ait olduğu iddia edilen İsa inanışı bir kurgudur. Akif’in dediği gibi: ‘İnsan putunu kendi yapar kendi tapar!’ Hıristiyanlar İsa diye bir kurgu yapmış, ona inanmıştır. Allah teâla, Kur’ân’da bu durumu şirk olarak açıklamaktadır. Allah, müşriklerin cezasını en ağır şekilde verecektir. Müslümanların Allah’ın gönderdiği peygamberlerle ilgili itikadı âyette buyrulduğu gibidir:
“De ki: “Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O’na teslim olmuşlarız.”;
“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.”