Modern toplum kazandığına bakıyor, kazanma yöntemine değil!
قُل لاَّ يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُواْ اللّهَ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“De ki: Murdar ile temiz -murdarın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz. Ey temiz akıl sahipleri, Allah’tan korkup sakının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Mâide 100)
Modern toplumun kazanma paradigması sanki de şu deyimde özetlenmiş gibidir: “Helal haram ver Allah’ım, garip kulun yer Allah’ım!” Oysa Allah teâla mü’min kulları için az yahut çok olsun, fakat helal olsun prensibini emretmiştir. Ülkemizde 2014 yılbaşı özel çekilişi için basılan ve satılan bilet sayısı 37 milyon 100 bin adettir. Milli Piyango İdaresi, Spor Toto Teşkilatı ve Türkiye Jokey Kulübü oluşturdukları kader, kısmet, şans algısıyla pek çok insanı bu oyunların müptelası kılmışlardır. Hem sonra milli piyango ne demektir? Kumarın millisi olur mu? O da ayrı bir dert. Maalesef bu gün devlet kendi eliyle vatandaşlarına bu kumarları oynatabilmektedir. Milyonlarca insan at yarışı, spor toto, sayısal loto vb. kumarları oynamayı bir alışkanlık haline getirmiştir. Sigara ve uyuşturucuyla göreceli olarak mücadele eden hükumetler, milli kumarların oynanması konusunda sesiz kalmayı yeğlemektedir. Hatta at yarışı gibi kumarlar, kitle iletişim araçlarında teşvik dahi görmektedir.
İnsan daha fazla param olsun diye daha çok çalışmak yerine kumar gibi, haram kazanç kapılarına yönelebiliyor. Cebe para girsin de paranın kaynağı, mahiyeti ne olursa olsun, umursanmıyor. Modern toplum bireyleri arasında para hırsı öyle bir hale gelmiştir ki, yakalanıp hapse girme tehlikesi olmasa, bir kısım insan, uyuşturucu üreterek, satıp para kazanma yolunu dahi rahatlıkla tercih edebilir bir zihin yapısına sahip gözükmektedir.
Bir diğer haram kazanç şekli faizdir: Türkiye’de bankalarda milyonlarca faizli işlem gören mevduat hesabı bulunmaktadır. Banka mevduat faizinin yanı sıra repo ve fon gelirleri, döviz tevdiat hesaplarına uygulanan faiz gelirleri, hazine bonolarına uygulanan faiz gelirleri, devlet ya da özel sektör tahvillerine uygulanan faiz gelirleri gibi daha pek çok faizli işlem Müslümanlar tarafından yapılmaktadır.
Tefecilik de bir başka haram kazanç şekli olarak ülkemizde gelişmeye devam etmektedir: Borçlarını ödemekte güçlük çeken ve harcamalarında ayağını yorganına göre uzatmayan kimi insanların borcu borçla kapatmaya çalıştıkları, bu sebeple de tefecilere ve mafyaya yöneldikleri biliniyor. Piyasalara yahut bankalara borcu olan ve borcunu ödeyemeyen kimi esnaf, çiftçi, memur faizli para almak üzere yine bu tefecilerin kapısını çalmaktadır. Tefecilerin ise kendilerine özgü borç verme ve borcu tahsil etme usulleri vardır. Tefecilerin eline düşen nice iş güç sahibinin borcunu ödeyemediği için iflasa sürüklendiği, intihara teşebbüs ettiği, yaralama ve cinayetlerin işlendiği bilinen gerçeklerdir.
Yolsuzluk ve rüşvet önemli haram kazançlardandır: Kısa yoldan zengin olma, bir an önce köşeyi dönme, ihtirasları tatmin gibi duygu ve düşünceler, yolsuzluğa, rüşvete kapı açabilmektedir. Özellikle ihalelerde, alım-satımlarda, kimi tahsis işlemlerinde vb. rüşvet alınıp verilebilmekte, nice yolsuzluklar yapılmaktadır. Her ülkede rüşvet uygulaması vardır, sıkı yasalar ve kontrollere rağmen insanlar bir şekilde rüşvetle işlem yapmaya devam etmektedir.
Hırsızlık bir diğer haram kazanç yoludur: İslam dini bakımından hırsızlık yoluyla para kazanmak büyük bir ahlaksızlık ve suçtur. İslam hukukunu uygulayan ülkelerde hırsızların eli kesilebilmektedir. Ülkemizde ise hırsızlık vakaları adeta sıradanlaşmıştır.
Kaçakçılık, kalpazanlık, uyuşturucu, alkol en kötü haram kazanç kapılarındandır: Milletlerin dünyada en çok parayı silahlanma için harcadıkları bilinir. Ne var ki bazı uzmanlar dünyada uyuşturucu ve kaçakçılık piyasasında dönen paranın tüm ülkelerin güvenlik harcamalarından daha büyük olduğunu ileri sürmektedir. Alkol ise her milletin başındaki en büyük felaketlerden biridir. Sadece uyuşturucu ticaretinin büyüklüğünün yıllık 300-600 milyar dolar civarında olduğu, organize suçlardan elde edilen gelirin, dünya çapında 2 trilyon dolara yaklaştığı bilinen gerçeklerdir. Kalpazanlık ta oldukça yaygın bir diğer haram kazanç yöntemidir.
İğrenç haram para kazanma yollarından biri de fuhuştur: İlgili kuruluşların yaptıkları değerlendirmelere göre, Türkiye’de yaklaşık 100 bin hayat kadını söz konusudur. 30 bin civarında kadın genelevlerde çalışmak üzere belge almaya çalışmaktadır. Polis kayıtlarına göre ise ülke genelindeki vesikalı kadın sayısı 15 bindir. 3 bin kadın da 56 yasal genelevde çalışmaktadır. Fuhuş sektörü İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerin yanı sıra yaz aylarında özellikle turistik bölgelere kaymaktadır. Maalesef çocuklar da fuhşun aracı haline getirilmiştir. Sadece İstanbul’da fuhuş sektöründe çalışan çocuk sayısının 500 dolaylarında olduğu ileri sürülmektedir. Travesti ve transseksüel, yabancı fahişeler vb. adlarla anılan kimselerin yaptığı fuhuş ise bu rakamlara dahil değildir. Fuhuş sadece genelevlerde değil evlerde, randevu evlerinde, sokaklarda, otellerde, araçlarda, çeşitli mekânlarda da yapılabilmektedir. Bunun tam olarak mahiyeti ve derinliği ise bilinmiyor. Malum, eskiden zina suçtu; ama artık zina ülkemizde suç değildir. Haliyle yasa korkusu ve ahlaki baskı olmayınca fuhuş, hırsızlık gibi, sanki sıradan bir şey, hatta bir geçim kapısı mesabesine düşürülmüştür.
Sonuç: Üretimde tüketiciyi kandırmaya yönelik uygulamalar, bala şeker katmak, yahut gıdalara hormon vb. çeşitli maddeler ilave etmek, hepsi de haram kazançtır. Çünkü hile ve aldatma söz konusudur. Daha nice murdar kazançlar vardır. Murdarlara, haramlara umut bağlayanlar, her iki âlemde de kaybeder. Zaten şans oyunları, faiz, tefecilik, uyuşturucu, fuhuş, rüşvet, alkol vb. murdarlıkların sarmalına yakalanmış kimselerin fiziki ve ruhî yapılarının iyi olduğunu söylemek de imkânsızdır. Ya ödeyemezsem, ya vermezse, ya çıkmazsa, ya yakalanırsam, ya duyulursa!.. Heyecan, hayal kırıklığı, korku, endişe bu tür insanların ortak psikolojisidir. Tabii olarak psikolojilerini ailelerine ve çevrelerine de bir şekilde yansıtmaktadırlar. Oysa akıllarını ve nefislerini bi hakkın korumaları Allah’ın kullarına bir emridir. İslam, insanlardan kendilerine emanet edilen temiz fıtrat ve temiz akılla yaşamalarını istemektedir. Helal kazanç ve haramlardan kaçış, fıtratı ve aklı korumanın öncelikli yoludur. Haram olsun çok olsun diyenler cehennemi boylar, aza kanaat edenlerin durağı ise inşallah cennet olacaktır. (M. Talat Uzunyaylalı)