Home

1381219443_gece-gunduz

Gece ve gündüz kavramlarına işarî bir bakış

وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

“Gecede ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O her şeyi işitendir, bilendir.” (En’âm 13)

Âyette geçen سَكَنَ  – sekene fiilinin sözlük manaları sakin olmak, hareketsiz kalmak, konuşmamak, durmak, dinmek, yavaşlamak, ikamet etmek, oturmak, kalmak, eğleşmek vb. şeklindedir.

Kur’an’da çeşitli âyetlerde yerde ve göklerde olan şeylerin yaratıcısının, yöneticisinin Allah teala olduğu sarahaten açıklanmıştır. Yukarıdaki âyette ise gece ve gündüzde barınan şeylerin Allah’ın olduğu bildiriliyor.

Biz, bugün biliyoruz ki gece ve gündüz güneşin ve gök cisimlerinin hareketinin bir sonucudur. Gece ve gündüz dünyanın her yerinde aynı anda gerçekleşmemektedir; Türkiye’de gündüzken Amerika’da hâlâ gecedir. Allah’ın bir yaratması olarak dünyanın yarısı karanlık yarısı ise aydınlıktır. Allah’ın koyduğu kanunlara uygun olarak dünyanın kendi etrafında dönmesi sonucu gece ve gündüz daimi bir hâl olarak sürüp gitmektedir. Dünyanın güneş etrafındaki dönmesi de başta mevsimler ve sıcaklık farklılıkları olmak üzere pek çok sonuca sebep olmaktadır. Yaz mevsiminde gündüz saatleri kış mevsiminde ise gece saatleri uzundur. Kutupların aksine ekvator çizgisi üzerinde on iki ay boyunca gece ve gündüz süreleri değişmez. Öte yandan dünyanın hareketine bağlı eksen eğikliğinin bir sonucu olarak  güney kutup noktasında altı ay gece yine kuzey kutup noktasında altı ay gündüz hüküm sürmektedir. O halde gece ve gündüz Allah’ın yaratmasıyla, güneşin varlığına ve gök cisimlerinin hareketine bağlı olarak gerçekleşen fiziki birer olaydır. Uzay, güneş, gezegenler, dünya, gece ve gündüz, aynı zamanda hayata kaynaklık etmekte ve sonsuz hikmetleri içinde barındırmaktadır. Âyette geçen “Gecede ve gündüzde barınan her şey O’nundur” ifadesini insan, hayvan ve bitki ekseninde değerlendirmek mümkündür. Gece ve gündüz döngüsünde ısının değişmesine bağlı olarak varlıklarda çeşitli haller vücuda gelmektedir. Ancak sonuçta insan, gece de insandır gündüz de insandır! Gecenin soğuğunda suyun üstü buz tutsa da gündüzün ışığıyla buz suya avdet etmektedir. Bu bilgiler okul sıralarında öğrenilen bilgi türündendir. Acaba güneşe ve gök cisimlerinin hareketine bağlı olarak gerçekleşen gece ve gündüz kavramına ‘işarî’ yönden de bakabilir miyiz?

Gece ve gündüz kavramlarına işarî bir bakış…

Zahir ve batın-gizli ve açık kavramlarını gece ve gündüz kavramları ile karşılamak, zahir-açık ifadesini gündüz, batın-gizli ifadesini ise geceyle karşılamak mümkün gözükmektedir. Her varlığın bir gecesi ve bir de gündüzü vardır, denilebilir. Şöyle ki: İnsanın, daha genel bir ifade ile varlığın, zahiri ve batını veçhesi söz konusudur. Bir insan kendi zahirini aynaya bakıp görebilir; fakat kaç insan batınını görebilir? Güneş aydınlığında insanın dış varlığı gözükürken gece hükmündeki iç varlığı gözükmez. Göz ışıkta baktığı nesneyi görür; fakat aynı anda beyindeki görme merkezi karanlıktır. Güneş, deriyi ısıtır; ama beynin içini aydınlatamaz. Kalp, böbrekler, ciğerler, mide, bağırsaklar vb. iç organlar sürekli geceyi yaşar. İç organların gündüzü yoktur.

İnsan nazarı gündüz hükmündeki fiziki yapıdan bedeni yöneten ve şuurun kaynağı durumundaki ruha (gayb-gece) yöneldiğinde ruhun daha aşkın bir mahiyeti olduğu görülmektedir. Akıl, düşünme, görme, işitme, hıfzetme, hayal etme, şuur vb manevi haller ruhun fonksiyonlarındandır; fakat ruhun mahiyeti gaybtır. Oysa insana asıl mana ve vücut veren hüviyeti meçhul bu ruhtur.  İnsan ruhu aynı zamanda Allah tealanın muhatabıdır. O halde ruh, insandaki ‘gaybtır’; ‘batındır-gecedir’ denilebilir. İnsan kendi gaybını ve külli gaybı idrak edemez.  Allah, fizik âlemi (şuhud) zerreden kürreye kadar bi hakkın bilip işittiği gibi, kainatın ruhu olan manevi kuvvetleri  de bi hakkın bilip işitir. Eğer bilen ve işiten bir Rabbil âlemin olmasa varlık bir ân için dahi var olamaz.

Sonuç: İnsana verilen ruh insanın mahiyeti ve hüviyetidir. Allah insana kendi mahiyetini (ruh-i insanî) gayb kılmıştır.  Bu yüzden insan kendi varlığının cahilidir. İnsanın fizik varlığı (zahir-gündüz) zamana ve mekâna bağlı bir varlıkken, ruh mekandan ve zamandan bağımsızdır. Nitekim İsrâ suresi seksen beşinci âyette şöyle denilmektedir: “Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindendir. Bu konuda size pek az bilgi verilmiştir.” Demek insan gerçek manada ne gaybı (geceyi) ne de şuhudu (gündüzü) bilemeyecektir. Gaybî yahut şuhudî varlıkları yaratan Allah’tır; onları hakkıyla bilecek olan da O’dur.

Metaforik bir yaklaşımla gece ve gündüz kavramlarına baktığımızda bu iki kavramı insanın dış yahut iç fizik varlığı, yahut ruhsal varlığı bağlamında değerlendirip şu fikri ileri sürebiliriz: İnsan, cin, melek, şeytan, hayvan, bitki vb. tüm varlık türlerinin gündüzünü (şuhud) ve gecesini (gayb) yaratan, varlığı şuhud halinde ve gayp halinde işiten ve bilen Rabbimizdir.  (M. Talat Uzunyaylalı)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s