Allah, varlıkla yakından ilgilenmektedir!
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلاَّ أُمَمٌ أَمْثَالُكُم مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ
“Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktur. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rableri onları haşredecektir.” En’âm 38
Kur’an’da çok yerde geçen “Kitap” ifadesi varlık bilgilerinin kaynağı kabul edilmiştir. El-Kitap; Kur’an ve Levh-i Mahfuz ismiyle de anılmıştır. Kâinata da bir kitap gözüyle bakılmıştır. Kitab-ı kâinat aynı zamanda ilâhî kanunlar demektir. Kur’an Allah’ın kitabı olduğu gibi her bir varlık; kâinat, ahret, cennet ve cehennem de birer kitap hükmündedir. İnsan; fizik, kimya, biyoloji, astronomi, tıp vb. bilgileri maddî varlıkları gözlemleyerek, inceleyerek, araştırarak, deneyler yaparak okumaya çalışmakta ve pek çok bilgiye ulaşmaktadır.
Varlıkta fıtrî bir hidayet vardır. Tabi oldukları kanunları keşfetmemiz fıtrî hidayetlerini korumaları sebebiyledir. Gök cisimleri nerede duracağını, nasıl döneceğini, ne yana gideceğini bildiği gibi dünyadaki her bir varlık da ne yiyeceğini, ne içeceğini, nasıl yürüyeceğini, nasıl uçacağını, nasıl yüzeceğini, nasıl avlanacağını, nasıl üreyeceğini, yavrusunu nasıl bakacağını, nasıl ses çıkaracağını, nasıl duyup göreceğini vb. halleri, fıtraten bilmektedir.
İnsanda ise bu haller daha da tekâmül etmiş bir seviyededir. Akıl ve irade sahibi insan Kuran’la, kendi mahiyeti hakkında, maddî ve manevî varlıklar ve âlemler hakkında bilgilendirilmiştir. İman ve inkâr, iyi ve kötü, doğru ve yanlış kavramları insana açıklanmıştır. Her işte hakemlik rolü Kuran’ındır. Uyarıcı, öğretici ve müjdeleyici Kuran’dan nasibini alan âlemdeki en değerli hazineye kavuşmuş demektir. Kuran’la emel etmeyip onun rehberliğini kabul etmeyen kişi yahut devlet, doğru bir yolda yürümemektedir. Haliyle Kuran, ona gönül hoşluğuyla uyanlar için bir hidayet yolu kılınmıştır ve Kuran yolu, Kıyamet’e kadar açık bir kurtuluş yolu olarak yaşayacaktır.
Fıtrî kanunlarla her şey ilâhî bir otomasyona bağlanmış, öylece akıp gitmekte değildir: Allah, hayat verdiği her varlığını en yakından takip etmektedir. Onlar da insan soyu gibi ilâhî birer topluluktur. Yukarıdaki âyette Rabbimizin yarattığı hiçbir varlığı yok etmeyeceği müjdesi verilmektedir. Aslında âdemle olan derin ilgisi sebebiyle kâinat, içindeki maddî ve manevî varlıklarla, en büyük mana olan insandır. İnsansız kâinat sarayı, insansız bir saray gibi manasız olurdu. Allah’ın giydirdiği her hilkat gömleği biriciktir; her şey tektir ve eşsizdir. Allah, her varlıkla ilgilidir. Nitekim şu ayet-i kerimeler bu noktaları kuvvetlice vurgular:
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” Enam 59
“Yerde hiç bir debelenen de yoktur ki rızkı Allaha ait olmasın. O, onun karar ettiği yeri de bilir, emanet bulunduğu yeri de, hepsi açık bir kitaptadır.” Hûd 6
“Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” Ankebût 60.
“…Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.” Sebe 3
Sonuç: İnsan, melek, cin, şeytan, hayvan, bitki… Her türlü canlı birer topluluktur; her birisinin bir yaratılış hikmeti vardır; her birisi bir kadere göre yaşar ve ölür. Her toplulukta cari ilâhî kanunlar, iç içe girmiş sistemler vardır. Varlıkların doğumları ve ölümleri arasındaki bütün hayat sahneleri zerreden küreye kadar, her şey, hikmetli bir manadır. Sonunda her canlıya kıyamet gelecektir. Ardından her varlık kendi cinsiyle Rab’in huzurunda toplanacaktır.
M. Talat UZUNYAYLALI