Home

siir22669

Öğüdü terk, nimetle şımarmak ve sonuç!

فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ حَتَّى إِذَا فَرِحُواْ بِمَا أُوتُواْ أَخَذْنَاهُم بَغْتَةً فَإِذَا هُم مُّبْلِسُونَ

“Kendilerine verilen öğütleri terk edip unutunca üzerlerine her şeyin, her zevk ve nimetin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, ansızın onları kıskıvrak yakaladık da bir anda bütün ümitlerini kaybediverdiler!” (En’âm 44)

Bu âyette de Rabbimizin her çağda geçerli sosyal bir kanununu görmekteyiz. İmtihan sırrını kaybeden Müslümanların muhatap olacakları durum izah edilmektedir. Modern yahut post-modern toplum Müslümanlığında, gafletin tezahürlerini açık bir şekilde gösteren bolluk, şahsî tüketim ve sınırsız hürriyetlerin varlığıdır. Bir önceki yazıda ifade ettiğimiz gibi; darlık ve sıkıntı, Allah telâlaya sığınmaya ve duaya kapı açmaktadır. Mümin kimseler, darlık ve sıkıntının Allah’a samimî sığınmak için bir vesile olduğunu bilirler. Darlık ve sıkıntı zuhur edince sabrı ve tevekkülü seçerek, huzur-u kalple Hakk’a yönelir, rıza-ı ilâhîye talip olup kulluk sınavını kazanmaya bakarlar. Ancak refah toplumu kişisi, nimetlere gark olmuş durumdadır ve samimî dindarlığın oldukça ötesinde bir hayatı yaşamaktadır. Diliyle şükretse de, zevk ve sefaya ayarlı fiilleriyle, şükrünü yitirmiş bir insan görüntüsü çizmektedir. Bu, bir nimet sarhoşluğudur; modern yahut post-modern dönem Müslümanlığı için sonuç liberal şoktur. Âyeti bir daha okuyalım: Kendilerine verilen öğütleri terk edip unutunca üzerlerine her şeyin, her zevk ve nimetin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, ansızın onları kıskıvrak yakaladık da bir anda bütün ümitlerini kaybediverdiler!”

Âyette geçen öğüt din-i İslâm’dır. Kaynağı Kur’ân’dır. Dinin emir ve yasaklarına olan bağlılık azalınca geriye nefs ve onun heva-ü hevesi kalmaktadır. Yiyip içmek, gezip tozmak, helâle-harama aldırmadan bir hayat yaşamak, sonunda kişiyi kuşatmaktadır. Dünyanın geçici zevkleri peşinde koşulan şehvetler, kişiyi maddeye bağlayarak, Rabbi’nden uzaklaştıran her şey, heva hevestir. Kişi heveslerinin ardı sıra koşarak zahiren mutlu ve müreffeh bir hayat yaşadığını sansa da hakikat böyle değildir. Nefse gerçek manada muhalefet edilmeden Allah’a tam manasıyla kulluk yapılamaz.

Sonuç: Modern toplum paradigması ‘ne kadar açgözlü olursan zenginliğin  de o derece artar!’ şeklindedir. Ne var ki, Allah bilincini kaybetmiş kimsenin zenginliği ve bireysel özgürlüğü, dünyada onları tatmin etse de ahirette bir menfaat temin etmeyeceği açıktır.  ‘Refah devleti Müslümanlığı’ üzerinde herkesin durup düşünmesi gerekir. Şükrü ödenmemiş, Allah’ı unutturan zenginlikler mi, Allah’ı hatırlatan, müminleri duaya yönelten sıkıntılar mı daha hayırlıdır? Dünyaya tapanlar eninde sonunda putlarını kaybeder; Allah’a inanan ve O’nun emirlerine bağlı yaşayanların hali, darlık yahut genişlik olsa, değil mi ki onların hayatlarına hükmeden bir imanları vardır, o zaman onların ümitleri de vardır.

(M. Talat Uzunyaylalı)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s