İnsan aynı zamanda şeytan mı?
وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نِبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الإِنسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاء رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
“Biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lâfın yaldızlısını telkin ederler. Eğer rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. O halde bırak şunları uydurdukları hurafeler ile haşrolsunlar.” (En’âm 112)
Âyette geçen “şeyâtînel insi vel cini” (insan ve cin şeytanlar) ilâhî ifadesi üzerinde duracağız: Kur’ân’da şeytan isminin geçtiği 133 civarında âyet bulunmaktadır. Bu âyetlere baktığımızda şeytanın şu sıfatlara sahip bir varlık olduğunu görüyoruz: “inanan insanlarla alay ettirmek” (2/14); “kibirli davrandırmak” (2/34); “yalan söylettirmek”, “Hakkı inkâr ettirmek”, “sihir-büyü gibi uğraşıları yaptırtmak ve öğrettirmek”, “evli çiftlerin arasına fitne sokturtmak” (2/102); “fakirlikle korkutarak haram kazanca yönelttirmek” (2/268); “faizi meşru göstertmek, faizli ekonomiyi savundurtmak”, (2/275); “savaş gibi zor zamanlarda birliği bozucu davranışlar sergilettirmek” (3/155); “servetlerini gösteriş ve üstünlük aracı yapmaları yönünde harcamalar yaptırtmak” (4/38); “lâik toplum modelini savundurup uğrunda savaştırtmak” (4/60, 4-76); “putlara, putlaştırılan insanlara teveccüh ettirtmek, onları gerçek mabut saydırtmak” (4/117); “kalplere yanlış ve yersiz düşünceler sokturmak”; “canlıların genetik yapılarını değiştirtmek (fıtrata müdahale)” (4/119), “çeşitli vaatler ve boş umutlarla insanların birbirini aldatmasını sağlamak.” (4/120); “kindarlığı, düşmanlığı, içkiyi, kumarı, falcılığı, modern yaşantı diye lanse edip yaşattırmak.” (5/90); “kulluk bilincini örtecek ve ibadete engel olacak şekilde davrandırtmak” (5/91); “nimetlere şükrü düşüncelerden uzaklaştırtmak” (7/17); “çıplaklığı sevdirmek” (7/27); “Allah’tan başkasına dost diye sığındırtmak.” (7/30); “çirkin, ahlaksız davranışları güzel göstertmek.” (8/48), “kardeşi kardeşe düşman kıldırtmak.” (12/100), “günahı sevdirip insanları günah işlemeleri için kışkırttırmak.” (19/83); “insana sahip çıkarmayıp günaha ortaklığı reddettirmek.” (25/29), “günaha ve iftiraya düşkün olana düşkünlük gösterttirmek.” (26/222); “dünya hayatına derinden bağlananlara bu bağı sevdirtmek.” (35/5) “uzun arzuların peşine düşürttürmek” (47/25), “arkadan ve gizlide konuşturtmak” (58/10) vb.
Şeytanın kendisi gözükmez; fakat bu fiiller kimde varsa o insan şeytanın adına iş görüyor denilebilir. Yani şeytan ve şeytanileşmiş insan, etki altına aldığı muhatabında, bu fiillerle bir nevi tecessüm eder; insan, şeytanı böylece kendi nefsinde taşır. İmtihan gereği Allah insandaki bu kanunun işlemesine imkan tanımaktadır.
Dikkat edilirse şu gerçekle yüz yüze kaldığımız görülür: Şeytana ait sıfatların tamamı, belki fazlası, insanda vardır. İnsanda olmayan bir özelliği şeytanın harekete geçirmesi zaten söz konusu olamayacaktır. Şeytan, Cin ve şeytanlaşmış-cinleşmiş insanlar, insanların duyularına ve aklına hitap ederek, onlara tesir etmeye çalışırlar. Göz olacak ki, şeytanlaşmış insanlar, diğer insanlara haram şeylere bakmasını, dokunma hissi olacak ki dokunmasını, tatma hissi olacak ki tatmasını, konuşma hissi olacak konuşmasını telkin edebilsinler; bak, dokun, tat, konuş vb. istekleri onlarda uyandırıp kuvvetlendirebilsinler.
Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların gayesi insanlığı Allah’a imandan uzaklaştırmaktır. Kitleiletişim araçları, politika, eğitim, felsefe, sanat, basın vb. araçlar, şeytaniyet kazanmış bazı insanlar tarafından -Allah’a muhalefet- gayesiyle kullanılabilmektedir. İnsan şeytanlar, şeytanlar ve kâfir cinler, insanda manevî tahribat yapan birer mikrop, birer virüs gibi iş görmektedirler. Vurguladığımız gibi; imtihan dünyasında bu durum Allah’ın takdir ettiği bir kanundur. Bulutların kar, dolu, yağmur yağdırması; toprağın tohumları bitirmesi; denizlerin balıklara ev olması nasıl birer kanunsa, şeytanette bu nevi bir kanundur. İnsana akıl ve hürriyet verilmiştir. Yağmurda ıslanmak yerine kapalı bir yere girebilir. Şeytanlaşmış insanların fikirlerine kapılıp imanı yaralamak yerine, Allah’a, Allah’ın kelâmı olan Kur’ân’a ve Allah’ın son elçisi evrensel peygamber Hz. Muhammed (sav)’e bağlı kalarak, –söylenen sözler, yapılan vaatler ne kadar kışkırtıcı ve cesaret verici olursa olsun-, iman korunabilir. Müminlerden istenen ve beklenen de şeytanileşmiş yapılara karşı bu feraseti gösterebilmeleridir. (Bu yapıldığında insana melekî sıfatlar hakim olmuş olur.)
Sonuç: Bugün modern toplumun kurgusu ve bu kurgunun öznesi olan kimi insanlar adeta şeytanileşmiş bir büyük camia görüntüsü vermektedirler. 58’nci sure 19’ncu âyette şöyle denilmektedir: “Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah’ı anmayı unutturmuştur. Onlar, şeytanın hizbi (partisi)dir. İyi bilin ki şeytanın partisi kaybedecektir.”