Home

altinci-his-c3b6nsezi-sezgi

İslamî aklı ve ilmi kullanamayanlar ahmaklıktan kurtulamazlar!

قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ قَتَلُواْ أَوْلاَدَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُواْ مَا رَزَقَهُمُ اللّهُ افْتِرَاء عَلَى اللّهِ قَدْ ضَلُّواْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ

“Bilgisizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah’a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyana uğradılar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidayete erecek de değillerdir.”  (En’âm 140)

İslamiyet’in tebliğ edilmeye başlandığı yıllarda Arapların birçoğu, çeşitli sebeplere bağlı olarak, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek suretiyle öldürüyorlardı. Allah Teâlâ, bunları bilgisiz ve cahil kimseler olarak takdim etmektedir. Yalanın doğru kabul edilmemesi için yukarıdaki âyet bize bir yöntem öğretmektedir: İnsanın duygu, düşünce, tutum ve davranışının doğru bir tutum ve davranış olabilmesi Kur’ân’a uygun akla ve bilgiye dayanması iledir. ‘Ahlak da ne? Bilimsel bilgi dini doğrulamıyor! Geleneğimiz böyle, atalarımız da bizim gibi yaşıyordu, örfümüzde var!’ vb. gerekçeler, yanlış bir fiili doğru bir fiil kılmayacaktır.

Âyette geçen sefehen/sefih ifadesi geleneğe yahut menfaatine uygun hareket eden kişileri işaretlemektedir. Âyetlerde bu tür insanlar akılsız, ahmak kişi olarak ifade edilmektedir. İlâhi bilgi ise; hakikati bilmek, idrak etmek demektir. Allah Teâlâ’nın ilim sıfatı vardır; Kur’ân Allah’ın ilmidir ve mutlak hakikattir. ‘Benin aklım ve bilgim bana yeter!’ , ‘Bu çağda din insanlığa kılavuzluk edemez, bilimsel bilginin dışındaki her bilgi yanlıştır!’ diyen ve Kur’ân’daki ilahî bilgileri anlayıp o bilgilere göre hayatını yaşamayan insan tipi, afrası tafrası ne olursa olsun, sefih bir insan tipidir. Çünkü Allah’ın ilmi mutlaktır; bütün eşya, kadın erkek, her şey onun ilmine ve kudretine tabidir. Bilimsel bilgi ve buna bağlı akıl bize pozitivizmi yaşattı. Bugün modern toplum ilahî bilgiye değil pozitivizme dayanmaktadır. İmkanı ne olursa olsun, kendini inançtan soyutlamış modern insana dikkatle bakıldığında görülecektir ki, o, bir sefihtir.

Varlıkları ilim ve kudretiyle yaratan, onlara ömür ve rızık veren Allah’tır. Kur’ân’da, insanlardan ne istediğini Allah açıklamıştır. Kur’ân’ın emir ve yasaklarına göre hayatlarını yaşayanlar bugün dünden daha fazla insanlık için birer örnek şahsiyet, birer rol modeli kimselerdir. Allah’a dayanmayan bilgi ise bir zan’dır. Nitekim ‘bilimsel bilgi’ denilen bilgi türü sürekli kendisini inkâr ederek ilerleyebilmektedir. Yüz yıl önceki bilimsel bilgilerin pek çoğu artık birer yanlış yahut eksik bilgi durumundadır. Bu yüzden insan aklı, Allah’ın ilmine tekabül ettiği takdirde kişi hidayet üzere yaşayan bir kişi olabileceği gibi, o, aynı zamanda diğer kişiler için de bir kılavuz kişi kabul edilebilecektir.

Sonuç: Peygamberlerin hepsine insanlığa kılavuzluk etsinler diye ilim verilmiştir. Hz. Muhammed (sav) gibi her peygamber ilahî ilmin öğretmenleridir. Efendimizin insanlığa tebliğ ettiği Kur’ân, Allah’ın insanlığa son öğretmesidir. İnsanlığın rezillikten ve kötülükten kurtulabilmesi, aklını Kur’ân aklı, ilmini Kur’ân ilmi kılmasıyla mümkün olabilecektir. Yûnus suresi otuz altıncı âyette şöyle denilmektedir: “Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.” Yunus suresi yüz sekizince âyette ise, “De ki Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim” denilmektedir.

M. Talât Uzunyaylalı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s