Allah’ın indirdiği din ve dünyevî dinler!
أَلا إِنَّ لِلّهِ مَن فِي السَّمَاوَات وَمَن فِي الأَرْضِ وَمَا يَتَّبِعُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ شُرَكَاء إِن يَتَّبِعُونَ إِلاَّ الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَخْرُصُونَ
“İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah’ındır. Allah’tan başkasına tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.” (Yunus 66)
Âyette geçen zan ifadesinin sözlük anlamı; şüphe, sezme, sanma’dır. Din ve dini hüküm konuları insanların zannetmelerine bırakılmamıştır. Âdem’den (as) beri insanlar, din ve dinî hükümler konusunda, peygamberler ve onların tebliğ ettiği ilahî kelâm ile aydınlatılmıştır. Çeşitli peygamberlere sahifeler miktarınca kimi peygamberlere de Tevrat, Zebur ve İncil örneklerinde olduğu gibi, âyetler indirilmiştir. Allah’ın son kitabı Hz. Muhammed’e (sav) indirilen Kuran’dır. Âdem’den beri gönderilen ilahî açıklamalar, bugün Kelâm-ı Kadim’de camidir.
Allah’ın varlığı ve sıfatları, ahret hayatı, cennet ve cehennem, dünya hayatı, helal ve haram, emirler ve yasaklar, suçlar ve cezalar vb. konularda, Allahü Teâlâ emirlerini bildirmiş ve açıklamalarda bulunmuştur. İman edenleri bağlayan işte bu hükümlerdir ki, ilim ve hikmettir.
Eğer, Allah’ın hükümlerine değil de, insanların yargılarına uyulursa, insan sadece bir şahsın yorumuna/zannına/fikrine uymuş olmaz, bunun sonuçlarına da katlanmak durumunda kalır. Oysa insanlar, hidayet kaynağı olabilseydi Kuran indirilmesine zaten gerek kalmazdı; insan hidayet kaynağı değildir; insan hüküm koymaz, bu yetki Allah’a aittir.
Fakat modern toplum bu cüreti de göstermiştir; ilâhî kelâmı, zannınca kadük kılmıştır. Bugün yeryüzünde, Allah’ın hükümleriyle hükmeden devlet çok azdır. Bu tıynetteki ülkelerin halkları, Allah’ın emirlerini bırakıp zanlara uyarak, huzuru, mutluluğu, güvenliği elde edebilmiş değillerdir, aksine terörün ve her çeşidinden fitnenin öznesi durumuna düşmüş yahut düşürülmüşlerdir.
Kuran, aynı zamanda, Allah’ın ilmine tekabül eder. Allah’ın emirlerini (ilmini) bırakıp insan fikirlerinin peşine düşenler aldanmaktan ve aldatmaktan kurtulamamışlardır. Çünkü zan, bir ilim, bir hakikat değildir, bir tür yalandır. Nitekim son iki yüz yıllık dünya tarihine bakılacak olursa bu yalanlar tüm çıplaklığıyla görülür: Felsefi akımların ve pozitivizmin kurduğu ideolojiler çağı, insanlara acı ve felâket getirmiştir. Bugün insanın kravatına ve ütülü pantolonuna bakmamalıdır, insan artık ruhu ve bedeni alçakça sömürülen bir nesneden öte bir varlık değildir.
Müslümanların Allah’ın yolundan sapmalarının maliyeti ise daha ağır olmuştur. Ülkeleri sömürgeleştirilmiş, kendileri de, farkında olarak olmayarak, modern köleler haline getirilmişlerdir. Müslümanların artık bir medeniyet tasavvurları kalmamıştır. Batı’nın mukallidi bir dünyadır İslâm dünyası. Ne bilim ne de teknik ve kültür üretebilmektedirler. Buradaki zavallılıkları yetmezmiş gibi, ahret hayatları da tehlikeye girmiştir.
Sonuç: Allah’ın tebliğ ettiği din, insanı ahrete hazırlar, dünyevî dinler (felsefe ve ideoloji) ise insanı dünyaya hazırlar. Fakat dünyevî diner kişinin dünya saadetini elinden almış, ebedî hayat inancını da ondan uzaklaştırmıştır. İnsanların tabi olacağı ilim ve hakikat Kuran’dır; aksi zandır ve zan kişiyi hidayete götürmez.
M.Talât Uzunyaylalı