Home

7715698292_84885ae2c2_b

Kuran’ın “Ev yapın, ev edinin!” ifadesi üzerine bir değerlendirme

وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُواْ بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.” (Yûnus 87)

 

Bu âyet-i kerimenin, özellikle ‘evler hazırlayın/edinin’ ifadeleriyle ‘evlerinizi kıble yapın/namaz kılınacak yerler yapın’ şeklindeki ifadeler üzerinde durmak istiyoruz: Kuran’da, ev kavramının geçtiği âyetlere baktığımızda; yerleşim yeri, sığınak, içinde emniyet, huzur ve sükûn içinde kalınacak yer anlamına geldiğini görmekteyiz. Yine Kuran âyetlerinde aynı aileye/soya mensup kimselerin ayrı ayrı evlere sahip oldukları, evlerin sosyal ve kültürel hayatın bir merkezi olduğunu da çıkarabiliyoruz:

“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, sahiplerinden izin almadan ve onlara selâm vermeden girmeyiniz. Bu, sizin için daha iyidir, her halde bunu düşünüp anlarsınız.” (Nur 27); “Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı…” (Nahl 80); “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar.” (Nur 61)

İnsan soyunun yeryüzünde ilk yaptığı iş, kardan kıştan, yağmurdan rüzgârdan, tipiden borandan, soğuktan sıcaktan, şimşekten yıldırımdan, yabani hayvanlardan korunmak, yeyip içmek, dinlenmek, uyumak, çoğalmak ve erzak depolamak için, bir ev edinmek olmuştur. İlk evler mağaralardan, ağaç kovuklarında başlamış ve bugünkü görkemli binalara ve müstakil evlere kadar gelişmiştir. Evlerin içi ve dışı insanın ihtiyaçlarına göre tanzim edilmiştir. Odalar, tuvalet-banyo ve mutfak hemen her evin zorunlu ünitesidir. Ev, günümüzde artık mimarî bir kavramdır ve ekonominin en canlı faaliyet alanlarından biridir. Tabii ortada bir ev varsa onun içinin bir de mefruşatı söz konusudur. Evlerin dekorasyonu, envaı çeşit eşyası, sayılamayacak kadar çeşitlilik ve bir zenginlik gösterir. Medeniyetin ulaştığı ileri noktanın motor gücünü insanın barınma ihtiyacının teşkil ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Âyete dönersek; Mısır’da, saraylarda ve lüks evlerde oturan Firavun ve adamlarının kölesi statüsünde çalışan İsrail soyunun kültürel bir şuur kazanabilmesini ve bir millet refleksi ortaya koyabilmesini temin etmek üzere, Hz. Musa ve Hz. Harun’a, kavimlerinin, öncelikle yerleşik hale gelmelerini sağlamaları ve bu konuda kendilerine öncülük etmeleri, vahyedilmiştir.  İsrail evi, vakti saati gelince, Mısır’dan ayrılacak olan ve artık bir millet refleksine sahip İsrailsoyunun hem maddî hem de manevî inkişafını sağlayacaktır. Musa kavmine, özellikle manevî inkişaflarını sağlayabilmek için, evlerini bir ibadet hane gibi kullanmaları ve namazlarını kılmaları  öğretilmiştir. Böylece düşman gözünden uzakta, Allah’a ibadet edebilecek ve Rabbin vaatleri doğrultusunda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik hazırlıklarını tamamlayabileceklerdir. Bu taktik yahut metot, İsrail soyuna yapılmış ilahî bir yardımdır.

Günümüzde evlerin manevî fonksiyonunun azaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bir yaşam alanı olarak ev, artık değer aktaran ve değer üreten bir yer olmaktan çıkmış, evin dışındaki hayat kurgusu eve de hâkim olmuş gözükmektedir.

Sonuç: Mısır’da, muhtemelen Kahire yakınlarında, evler yapan, bir mahalle, bir semt belki bir şehir kuran İsrailoğulları, aynı ortamda, aynı manevî telkin altında bir kişilik kazanmış ve vaat edilen topraklara gitmeye hazır hale gelmişlerdir. Peygamberlerinin öncülüğünde Mısır’da yaptıkları evleri İsrailoğullarının dinî ve siyasî bir eğitim merkezi fonksiyonu üstlenmiş ve böylece bir millet olmaları bu sosyal birlikteliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Mısır’da edindikleri bu tecrübe daha sonra Filistin topraklarında büyük ve etkili bir toplum vücuda getirmelerine de imkân verecektir.

M.Talât Uzunyaylalı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s