Home

2223-b_manset

İnsan işittiği ve baktığı halde nasıl kör ve sağır olur!

مَثَلُ الْفَرِيقَيْنِ كَالأَعْمَى وَالأَصَمِّ وَالْبَصِيرِ وَالسَّمِيعِ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلاً أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ

 “Bu iki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Örnekçe bunlar eşit olur mu? Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?” (Hûd 24)

 

Bu âyette bir kez daha görüyoruz ki, sadece bakmak yetmiyor, bakılan şey görülmedikçe onun ifşa ettiği yahut sakladığı mana da görülemeyecektir. Adam bakıyor; fakat baktığı şeydeki manayı göremiyor. O halde bu insan bir nevi kördür. Yine bir insan işitiyor; fakat işittiği sözdeki manayı, hikmeti kavrayamıyor. Bu insan da bir nevi sağırdır. Peygamberler içinden çıktıkları kavme ilahî hakikatleri anlatıp durmuşlardır; fakat anlatılanları anlayan ve iman eden daima azınlık bir grup olmuştur. Kâinat bir kitaptır; fakat kaç insan bu kitaba bakıp tefekkür etmekte, hak ve hakikate ulaşabilmektedir. Şarkı, “Yıldızlı semaları temaşa ne güzeldir!” diyor; öyledir, semalar, hele açık gecelerde pek güzeldir. Tabiat; içindeki insan, hayvan ve bitki zenginliğiyle yine muhteşemdir. Ne var ki, Allah’ın bu varlık kitabının ne anlattığını kaç insan biliyor?

Bakmak ve görmek nasıl olmalıdır? Böyle bir soruya kısaca şöyle bir cevap verebiliriz. Birisi bize dese ki “Az önce güzel bir otomobil gördüm!”. Biz de ona bir dizi soru sorsak; “Markası neydi? Kaç modeldi? Rengi neydi? Sürücüsü kadın mıydı, erkek miydi, genç miydi ihtiyar mıydı? İthal mıydı, yerli miydi? Plakası neydi? Tam olarak nerede gördün, tahminin kaç kilometre hızla gidiyordu? Otomobil kaç koltukluydu? Koltuklarda kimse var mıydı? Vb.”

Büyük ihtimalle, kişi bu sorular karşısında afallayacak, hatta size kızacak ve bu kadar sorunun cevabını nasıl bilebileceğini ifade edecektir. O halde o kişi, sadece hoşuna giden bir otomobile bir an için bakmıştır; fakat gerçekte onu görmemiştir. Onu gören yukarıdaki soruların büyük kısmına cevap verecektir. İşte baktığımız her şeye gerçekte bu şekilde sathi bir nazarla bakarız; görmek fiili içinde o şey hakkında beş duyunun ötesinde, akıl yoluyla bilinmesi gereken kimi hususları da içermektedir.

Bir otomobil nasıl pek çok soru sorulabilecek ve cevap alınabilecek bir nesne ise güneş, ay, yıldızlar ve yeryüzü varlıkları da yine soru soruldukça cevap alınan özelliklere sahiptirler.  Güneşi bakan, göğü temaşa eden güneşi ve yıldızları yaratan Allahü Teâlâ’yı da görmelidir ki, gözü olduğu halde kör, kulağı olduğu halde sağır hükmüne muhatap olmasın. Bakılan şey’de, esma-i ilâhî tefekkür edilebilmelidir. Elma, armut, üzüm, et, süt, yumurta… bu nimetlere bakmak yetmez, bunların anlattığı, mesela Allah’ın Rezzak ismini de görmek gerekir. (Her nimet Rabbimizin onlarca esmasını apaçık gösterir.) Bakış, sadece yumurtada kalır ve Rezzak ismine ulaşamazsa, bu sathi nazar, bir nevi ‘öküz bakışından’ ibaret kalacaktır. Varlık, Allah’ın eserleridir; eserlerinden sudur eden şeyler ise Allah’ın yaratmasıdır. Zahiren görünen; bebek, bir anne ve babanın eseridir; hakikatte ise o bebek, anne ve baba sebebiyle, Allah’ın bir icadıdır. Bir tohumdan bir meyveye kadar her şey böyledir. Sebepte kalan ve müsebbibi görmeyen, bakmış fakat görememiştir!

Mesela bir otomobilin jantı, lastiği, vidası, direksiyonu, motoru, aynası, farları, koltukları vs. ayrı ayrı nesnelerdir. Kişi, bunları fabrikasında tek tek görebilir, fakat asıl görmek, bu parçaların bir tek varlığın, arabanın, parçaları olduğunu ve bir gaye için yapılmış olduğunu görmektir. Kimya, Fizik, Biyoloji, Botanik, Zooloji vb. bilimler, varlığa, alet de kullanarak, yakından bakmaya devam etmektedir; bu detaylı bakış, pozitivist anlayışla yapılan bir bakıştır; kişiyi varlığın fiziksel ve kimyasal özelliklerine intikal ettirmekte; fakat kişiyi varlığın manasına bir türlü ulaştıramamaktadır. Oysa Allah’tan söz edilmeden eserleri anlamlandırılamaz. Bilim adına, insanın fizik varlığıyla ilgili her türlü bilgiye ulaşılmıştır, denilmektedir. Fakat insan niye vardır? Nereden gelmiştir? Niçin yaşmaktadır? Nereye gidecektir? Hayat ve ölüm nedir? İnsan, neden akıl sahibi bir varlıktır da diğer varlıkların akılları yoktur? Vb. sorulara bilim bir cevap vermemektedir. Bu şuna benzemektedir: Bilim, arabanın her bir parçasını detaylarıyla izah etmekte ama arabanın manasının ne olduğunu izahtan ise çekinmektedir.

Sonuç: Bir otomobil nasıl insan olmadan izah edilemezse varlık da Allahü Teâlâ olmadan izah edilemez. O halde mahlûkun halikını gizleyerek yapılan her bilimsel faaliyet hakikatte insani aldatmaya yönelik, filmsel bir faaliyettir! Günümüz bilimi, şey’lere bakmakta; fakat baktığı şey’lerde Allah’ı görememektedir. O zaman şu yargıyı ileri sürebiliriz: Pozitivist bilim anlayışı gerçekte kör ve sağırdır. İnsanlığın günümüzde yaşadığı ruhsal boşluğun sebebi bu anlayıştır. Aksi olsaydı pozitivist bakış kişiyi hidayete ulaştıran bir hikmet olurdu. Ama bakıyor ve görüyoruz ki pozitivizm hidayet kaynağı değildir.

M.Talât Uzunyaylalı

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s