Home

sddefault

Din ve zorlama!

قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِن كُنتُ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّيَ وَآتَانِي رَحْمَةً مِّنْ عِندِهِ فَعُمِّيَتْ عَلَيْكُمْ أَنُلْزِمُكُمُوهَا وَأَنتُمْ لَهَا كَارِهُونَ

“Nuh, söyleyin bana, ey kavmim, dedi. Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzere isem ve O bana kendi katından bir rahmet bağışlamış da siz buna karşı körlük içinde kalmışsanız, istemediğiniz halde biz size bunu zorla mı kabul ettireceğiz?” (Hûd 28)

Âyette geçen “enulzimukumûhâ/sizi zorlayacak mıyız?” ifadesinden yola çıkıp birkaç kelime ile dinde cebrin/zorlamanın mahiyeti üzerinde durmak istiyoruz. Hemen şunu söylemek isteriz: Osmanlı Devletine, milliyetçi ve ulusalcı reflekslerle bakan bazı kimseler şu türden eleştirilerde bulunmuşlardır: Osmanlı Devleti, bünyesindeki Hristiyanları ve Yahudileri Müslüman olmaya zorlayıp dinlerini ve dillerini yasaklasaydı, yıkılmazdı! Onları asimile etmek bir yana, inançlarını ve kültürlerini serbest bırakarak, örgütlenmelerine ve daha sonra da silahlı mücadele verip devleti parçalayıp yıkmalarına sebep oldu. Oysa birçok devlet, özellikle uluslaşma sürecinde, içindeki farklı kimlikleri asimile ederek, milli bünyesine katmış, böylece milletini ve devletini güçlendirmiştir.

Bütüncül olarak baktığımızda Kuran’ın birçok âyetinde din adına baskının men edildiğini görmekteyiz. Aksine insanlığın dil aileleri etrafında farklı sosyolojik kümeler olarak yaratılması Allah’ın bir takdiridir. “Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (Hucurat 13); “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (Bakara 256);

Â’raf suresi seksen sekizinci âyette ise Müslüman olmayan bir devletin içindeki Müslümanlara dinlerini değiştirmeleri yahut ülkeyi terk etmeleri konusunda bir baskı yapmamaları gerektiğini görmekteyiz: “Kavminin ileri gelenlerinden olup iman etmeyi kibirlerine yediremeyenler, ey Şuayb dediler, mutlaka seni de, sana inananları da hep beraber ya şehrimizden çıkaracağız yahut da bizim dinimize dönersiniz. O da dedi ki: Biz istemesek de zorla mı yapacaksınız bunu?”

Kafirun suresinde şu uyarı yapılmıştır:De ki: Ey kâfirler/ Tapmam o taptıklarınıza!/ Siz de benim kulluk ettiğime tapanlardan değilsiniz. / Hem ben tapıcı değilim sizin taptıklarınıza. /Hem de siz, benim kulluk ettiğime tapıcılardan değilsiniz. / Size dininiz, bana dinim (sizin dininiz size, benim dinim bana”

İnsana sormadan insanı yaratan Allah, dileseydi tüm insanlığı bir dile ve bir dine mensup kılardı. O, Azîz’dir, Cebbâr’dır, Mütekebbir’dir. İradesi o yönde tecelli etseydi bütün kâinat, nasıl emrine boyun eğiyorsa, insanlar da iradesine boyun eğmeye mecbur kalırdı. Çünkü dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan sadece Allah’tır. Fakat O, bunu istememiş, insanlığı, bir dil ve bir din etrafında toplulaştırmamıştır. Bu sebeple İslâm şeriatıyla yönetilen devletlerde farklı din ve kültür mensuplarına dinlerini ve kültürlerini değiştirmeleri konusunda baskı yapılmamıştır.

Her insan bir kültür ortamında doğar ve zamanla o kültürü benimser; din ve kültür aidiyeti kişinin kimliğini ortaya koyar. Fakat bu süreçte ilahî bir cebir yoktur, akıl sahibi insan, bakıp değerlendirme, araştırıp inceleme ve neticede seçme hürriyetine sahip bir varlık olarak yaratılmıştır. Bugün, bu hürriyeti, insanlık çeşitli dinlere, ideolojilere, felsefi görüşlere mensup olarak ortaya koymaktadır. Herkesin istediği bayrağı sallama hakkı vardır! Herkes kişisel seçimi doğrultusunda Allah’a karşı sorumlu tutulmuştur.

Sonuç: Allahü Teâlâ, peygamber ve din göndererek, bu dünyayı bir mektep ve sınav yeri yapmış ve insanı da bu mektebin talebesi kılmıştır. İrade sahibi bir varlık olarak yarattığı insana, bu mektepte eğitimini hakkıyla tamamlasın diye de fiillerini serbestçe gerçekleştirme özgürlüğü tanımıştır. Fakat bu hürriyetin bedeli ve mektep hayatının neticesi konusunda da kullarını uyarmıştır: Ya cennet ya cehennem!

M.Talât Uzunyaylalı

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s