Home

011120141606244623179_2

Nuh’sun; fakat gemin nerede?

وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلاَ تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ

“Bizim nezaretimiz altında ve vahyimiz dairesinde gemi yap, hem o zulmedenler hakkında bana hitap etme’ çünkü onlar gark edilecekler.” (Hûd 37)

 

Âyette, Rabbimizin Nuh’a (as) verdiği emir; “Vasna’i-lfulke / gemi yap” ifadesi, kelimenin düz anlamının ötesinde, kelimeye işâri yönden de bakıp bir mana bulabileceğimizi hissettirmektedir.  Şöyle ki:

İnsanların  amelleri dalgalı bir deniz gibidir. Amelsiz Müslümanlık  kişinin her azasının, tandır misali kaynatıp çoğalttığı günahlarının fırtınalı deryasında ilkel bir salla kurtulmayı ummaya benzer! Oysa bu denizden sağ çıkmanın yolu bir gemiye sahip olmaktır. Mümin kimse ömrü boyunca aslında kendi necatı için bir gemi yapar; bu geminin malzemeleri iman ve amel-i salihtir. Kişinin cehennemi de yine günahlarıdır ki, Hûd suresinin kırkıncı âyetinde, zikredilen, “kaynayan tandır” ona teşmil edilebilir.  İman etmiş ve imanının bir gereği olarak, Allah’ın emri ve rızası için namaz kılmış, oruç tutmuş, zenginse zekât vermiş ve hacca gitmiş, hayır hasanetten geri kalmamış, ahlak sahibi bir kimse fırtınalı denize karşı  gemi inşaa etmiştir. Ve bu amel gemisini Allah’ın bir emri olarak yapmıştır.

Âyetin sonunda yer alan, “fî-lleżîne zalemû innehum muġrakûne/ zulmedenler onlar suda boğulacaklardır.”  ifadesinden de anlıyoruz ki zulmeden kendi nefsine zulmetmiştir; inkârı ve nefsi için yaşadığı hayat, aslında onu boğacak, azgın dalgalara vücut vermiştir; kişi bir amel gemisine sahip olmadığından, boğulması ve canının cehennemi boylaması kaçınılmaz olmuştur. O halde şu yargıyı ileri sürebiliriz: Cennete gidenler, iman ve amel gemisiyle bunu başarmış; cehenneme gidenler ise kurtuluş imkânlarından (iman ve amel) kendilerini mahrum ettiklerinden fasit amellerinden doğmuş fırtınalı denizlerde  boğulup gitmişlerdir.

Nuh’un (as), Allah’ı inkâr eden kavmi, Nuh’un, imanına ve ameline bakıp onunla alay etmişlerdi. Bugün de inanmayanlar müminlerin namazıyla, orucuyla, tesettürüyle istihza etmekten geri durmamaktadırlar. Oysa müminin ve kâfirin her hâline Allah (cc) şahittir; mümin, iman ve amelini; kâfir, küfür ve amelini, Allahü Teâlâ’nın huzurunda yapmıştır; Adil-i Mutlak Rab, her ikisinin kalbine ve ameline şahit olmuş ve amellerine vücut kazandırmıştır. Bir amel çeşidi helâk edici dalgaya vücut vermiş, diğer amel çeşidi de selâmete ulaştıran bir gemiye vücut vermiştir.

Geminin insan, hayvan yolcularını da, sabreden ve şükreden mümin insanın ameli ve mümin kardeşleri olarak yorumlayabiliriz. İnsan asla yalnız değildir, onun ameli, manevi bir mahiyeti olmasına karşın, aynen fizik dünya gibi suret kazanır. Ahir zamandır, nefsaniyet çağıdır; fâsit inanç ve fâsit amel tandırları,  denizleri deryalaştırıp dalgaları tsunamileştiriyor; insan kendi anaforunda zayi olup gidiyor.

Nuh (as), Musa (as), İsa (as) ve Hz. Muhammed (sav) aramızda yoklar. Fakat her peygambere gelen ilâhî mesaj, tafsilen Kuran-ı Kerim’de, bizimledir. Rabbimiz, insanlara son kez, Hz. Muhammed (sav) vasıtasıyla vahyi duyurdu.  Kuran bize denizi, dalgayı ve gemiyi öğretti. Yaşamak, gemi yapmak ve o gemiye binmek için verilmiş bir mühlettir. İlahî mesajı (vahyi) reddeden aslında gemiyi reddetmiş olmaktadır. Nuh’un (as) oğlu gibi, koşarak tepelere tırmanıp tufandan kendini kurtaracağını sananlar, bugün de uzaya çıkmak, başka gezegenler bulup orada varlıklarını sürdürmek, cesetlerini dondurup yeniden dirilmek hayaline dalmış günlerini gün etmektedirler. Ne var ki, amelleri ceza denizlerine ve dalgalarına vücut veriyor ve bozuk amelleri her saat kendilerini kuşatıyor ve onlar bunu anlayamıyorlar. Hidayet güneşi (Kuran) ortadadır ve istifade etmek isteyenler gemiye kavuşmuş kimselerdir. Günahkârları ise, amel dalgaları tamamen kuşatmıştır, onların bir gemisi yoktur ve boğulmaları kaçınılmazdır.

Sonuç: Konunun devamının anlatıldığı kırk birinci âyette şöyle denilmektedir: Nuh dedi ki: Binin gemiye! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim gafurdur, rahîmdir” Müminlerin işi iman ve amel ile Allah’a şükredip O’nun lütfunu aramaktır, ki bu, onları kurtuluşa taşıyacak olan kendi gemileridir. Bu çağda iman ve imanî hayat, kulun Allah’ın lütfuna nailiyetini gösterir ve o bahtiyar kişiye gemi sahibi bir kişi gözüyle bakılabilir. Bu imtihan denizinde, rızasına muhatap kabul ettiği, iman ve ameline karşı, kulunu doğruca cennet limanlarına doğru götüren bir merhamet ve şefkat gemisi ihsan eden Allah-ı Azimüşşana sonsuz şükürler olsun.

M.Talât Uzunyaylalı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s