Cehennemde kebap yemek, yahut
cehenneme kebap olmak!
وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ
“Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Şüphe yok ki güzel işler, kötülükleri giderir. İşte bu, iyi düşünenlere bir öğüttür.” (Hûd 114)
Mümin kişi için öncelikle en güzel iş, en büyük kazanç, en büyük kulluk, beş vakit namazını, Allah’ın emri olarak, kılmasıdır. İki namaz arası yaşananlar, içinde büyük günah yoksa, -namaz, Allah’a yönelme, O’na sığınma ve af dileme manası taşıdığından-, kişinin namazını müteakip affedilmesi umulur.
Nitekim bir hadisi şerifte, kişi günah işleyince, iyiliklerini yazan sağdaki meleğin, kötülüklerini yazan soldaki meleğe, ‘kişinin günahını yazmamasını, beş saat beklemesini, bu süre zarfında kişi eğer günahının farkına varır da, tövbe ederse yahut bir kul hakkına girmişse, koşup o hakkı sahibine iade ederse, artık kişinin o günahının geçici kaydının silinmesini, eğer kişi günahının farkında olmaz yahut günahını umursamaz ise, o günahı kalıcı bir şekilde yazmasını ister’, ifadesi yer almaktadır.
Namaz İslam’ın ve Müminin en büyük bir şiarıdır; namazsız Müslümanlık olmaz. Namazsız Müslüman, nefsinin arzusuna uyan kimse demektir. Allah bilen bir Müslüman, Allah’ın en büyük emri olan namazı terk edebilir mi? ‘Ben Allah’ın bir kuluyum’ diyen adamın sözünün doğruluğu, o kişide beş vakit namazın varlığıdır. Aksi takdirde kişi bir yalancıdır. Yalancının işi de hata ve günah işlemektir.
Malum; tahrif olunmadan önce Tevrat, Zebur ve İncil’de de, Kuran’da olduğu gibi, namaz ibadeti o zamanın Müminlerine emredilmiştir. Ve dört kitapta da, ‘inandım’ diyip namaz kılmayan kişi melun kabul edilmiştir.
Müslümanları Yahudilerden ve Hristiyanlardan ayıran en önemli özelliklerden birisi namazdır. Namaz ibadeti kimde varsa işte Allah’ın samimi kulları onlardır.
Namaz yolu, cami ile ev yahut iş yeri arasındaki yol değildir; namaz yolu, sırat-ı müstakim, yani istikamet yolu demektir. Bu yolun yolcusunda günah bir yaşama biçimi olamaz. Bir günah işlendiğinde ise, kişi, derhâl tövbe ederek, Allah’tan affını ister. Maddi ve manevi iyilikler yaparak, tövbesindeki samimiyetini Rabbine gösterir.
Namaz bir hayat felsefesidir: Namaz rastgele kılınmaz; namaz kılmadan önce bazı hazırlıklar yapılır, namaza başlayınca da yine bazı kurullara uyulur. Bu hazırlıklar olmadan kişi namaz kılmış olmaz. Mesela gusül gerektiriyorsa gusül edilir yahut abdest alınır. Beden her türlü pislikten temizlenir. Namaz, temiz iç çamaşırı ve temiz elbiselerle kılınır. Namaz sırasında kıbleye dönülür; niyet edilir, cemaatle namaz kılınıyorsa, farz namazlarda imama uyulur, namaz sırasında Kuran’dan âyetler okunur… İşte nasıl beş vakit namaz bu tür şartları zorunlu kılıyorsa, namaz arasındaki vakitleri yaşamak da, aynı namazdaymış gibi, hassasiyeti gerektirir. İki namaz vakti arasındaki yaşantısında kişinin kalp temizliği olmalıdır; iki namaz vakti arasında kişinin yapıp etmelerinde bir kıblesi olmalıdır; iki namaz vakti arasında kişi kıraat etmelidir; Allah’ı anarak, O’nun emir ve yasaklarına uyarak, yaşamalıdır…
Sonuç: Namazsızlık imanın zayıflığına yahut yokluğuna bir delildir. Müslüman kişi, bir özrü olmadan, namazını hiçbir zaman terk edemez. Namaz ışık, namazsızlık karanlıktır. Karanlıkta kalan, korkuda, azapta, huzursuzlukta ve günahta kalmış sayılır. İnsan ya nefsine tabidir ya da yaratıcısı Allah’a. Nefsine tabi olan günahkâr kişi, namaza dönmez, tövbe etmez ise, sırat-ı müstakim yolunda yürümediğinden, akıbetinin berbat olma tehlikesi büyüktür. İşin sonunda cehennemde kebap yemek yahut cehenneme kebap olmak var! Allah cehaletimizi gidersin ve gafletimizi uzun etmesin. Amin.
M.Talât Uzunyaylalı