Hak Din, mutluluk ve huzur için indirilmiştir.
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
“Resûlüm! Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.” (Nahl 125)
Hikmet: İlim ve ilimle amel, akıl ve bilgelik, adalet ve iyilik, güzel davranış ve güzel söz anlamlarına gelmektedir. Varlık Hikmetler evidir: Rabbimiz, her şeyi bir amaç ve yarar bağlamı içinde var etmiştir. Cansız varlıklar, bitkiler, hayvanlar ve insanlar, tek tek ve birlikte, fıtraten hayret verici bir düzen ve intizama sahiptir. Kâinat; güneşten göze, sesten kulağa, dişten tırnağa, daldan meyveye, meyveden tada… İlanihaye sürüp giden muazzam ve mukaddes bir hikmetler evi gibi çalışmaktadır. Her bir varlık, ilahi isimleri, haliyle Halikımızı tanıtan irşat edici bir kitaptır. Bu kitabı okuyan ve başkalarına da okutan kendi nefsine ve insanlara faydalı olur.
Muhataba dini tebliğ yapılırken Kuran ve kâinat kitabı tedricen izah edilmelidir. Nasıl her söz her yerde söylenmez ise herkese de aynı derecede söz söylenmez. Muhatabın yaşı, zihin yapısı, eğitimi, kültürü dikkate alınmalıdır. Akıllı söz, doğru bilgi, duygudaşlık muhatabın mesaja sempati duymasına sebep olabilecektir. Muhatap ötekileştirilerek, hikmetler gösterilip kabul ettirilemez. Hele bağırıp çağırmak, azarlamak, küçük düşürmek, muhatabı daha da ajite edecektir. Öfkelenen kişi, içine kapanacak ve güneş gözünü aydınlatsa da artık onu inkâr etmekten çekinmeyecektir.
Oysa Hak Dini sevdirmek gerekir. Helal ve haramların ne işe yaradığı, helalları yapınca kişinin ve toplumun ne elde edeceği, haramları yapınca kişiye ve topluma ne olacağı izah edilmeli, kar ve zarar, akıl ve mantık çerçevesinde anlatılmalıdır. Her iki dünyada mutluluğun ve huzurun Allah’ın emirlerine ve O’nun Peygamberi Hz. Muhammed’in sünnetine uymakla mümkün olduğu güzelce izah edilmelidir.
Dili ve yüzü sirke satan kişi tebliği yapmamalıdır. Tebliğ, tartışma ve dalaşma değildir; üstün gelmek, mat etmek, alay etmek, inatçılık ve dik başlılık tebliğde yoktur. Kimi insan akılla, kimi insan fayda ve zarar mukayesesiyle, kimi insan bilimsel bilgiyle-hikmete/dine, en güzel bir şekilde davet edilmelidir.
Sonuç: Bu hususlar dikkate alınmadan yapılacak vaaz ve nasihatin, düşük voltajlı bir elektrik gibi, sadece küçük bir ampulü aydınlatabileceği, yüksek voltajlı bir elektriğin ise ampulü patlatabileceği gerçeği akılda tutulmalı ve muhatap analiz edilmeden rastgele konuşma yapılmamalıdır.
M.Talât Uzunyaylalı