Hayr umarken şerle muhatap olmak!
وَيَدْعُ الْاِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَٓاءَهُ بِالْخَيْرِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ عَجُولاً
“İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua eder. İnsan, pek acelecidir.” (İsrâ 11)
Kuran’da eski milletlerin, özellikle peygamberleri yalanlayan toplulukların, ‘hadi bize tehdit ettiğin şeyi getir!’ gibi efelenmeleri, şerri istemeleri, insanın aceleciliğini göstermek için vurgulanmıştır. Öte yandan, iman-küfür ekseninden uzaklaşıldığında, aceleciliğin insanın ruhsal yapısının önemli bir özelliği olduğunu biliyoruz. Ümitsizlik, kötümserlik, öfke, sıkıntı, baş edilemeyen zorluklar, kıskançlık, tamahkârlık gibi duygusal anlar, acelecilik tohumuna tarlalık etmektedir. Bu türden duygusal gelgitlerin rüzgârına yakalanan kişi, önünü arkasını düşünmeden ya hemen harekete geçer ya da kendini çaresiz görüp dua yoluyla Allah’a sığınır. Şer yahut hayır, duasının biran önce kabul edilmesini diler ve bekler. O sırada istediği şey lehine midir aleyhine midir, bunu tam olarak değerlendiremez. Hatta bazen ‘Allahım; benim bir gözümü al; fakat onun iki gözünü de al!”; “Ben, üç gün cehennemde kalayım; ama o ebedi olarak cehennemde yansın!”a kadar işi götürür.
İnsan acelecidir; farkına varmaz da dua ederek, hayrı ister gibi şerri çağırır. Oysa kâinatta tedriç kanunu geçerlidir; hiçbir şey birden bire vücut bulmaz; her şey âdeta adım adım gerçekleşir. İnsanın ana rahminde başlayan serüveni nihayet dakika dakika, saat saat, gün gün, ay ay, yıl yıl yaşanarak ölüme ulaşır. İnsan, hayvan ve bitki gibi canlı varlıkların hayatında bu tedriç kanunu geçerli olduğu gibi, cansız varlıklarda da geçerlidir. Gece ile gündüzün birbirini takip etmesi, gezegenlerin güneşin etrafında dönüşü, ‘düzenli süreçler’ hâlinde gerçekleşir. Gerek kendi etrafında gerekse güneşin etrafında dolaşırken dünya asla acele etmez, edemez! Acele etse, düzen bozulacaktır. İnsanın da çevresini kuşatan canlı ve cansız varlıklardaki bu ahengi görüp işlerini yürütürken acele etmeyip sabırlı davranması gerekirken çoğunlukla aksi bir tutum ve davranış içine girdiği malumdur.
Hâlbuki bütün âlem bir araya gelse kış geçmeden baharı getiremez! O halde insanın acele etmekle daha çabuk sonuç alacağını sanması bir yanılgıdır. Aksine acele edenin ne aklı ne eli düzgün çalışır! Aceleci insan düşünüp taşınmadan ivedi olarak konuştuğunda ya da bir işe teşebbüs ettiğinde ne sözü ne işi olumlu sonuçlanmaz. Bununla beraber etkili bir konuşma, netice veren iş, iyice düşünülüp taşınılmış, artısı eksisi hesap edilmiş ve gerekli adımlar gerektiği zamanda atılmış, konuşma ve işlerdir. Acele eden genellikle pişmanlık duyar; keşke dilimi tutsaydım yahut yapmasaydım gibi sözlerle pişmanlığını açığa vurur.
Sonuç: İnsan geleceğin ne getireceğini bilemez. İyi gördüğü bir şey kötü bir sonuç verebilir. Bu yüzden insan Allahü Teâlâ’dan daima hakkında hayırlı olanı istemelidir. Müspet düşünüp müspet hareket edenler, işlerini düşünüp taşınarak, acele etmeden yapanlar, işleri arzu etmedikleri gibi sonuçlansa da bu durumu haklarında hayırlı bilip sabırla karşılar ve hayatlarına mesutane devam ederler.
M.Talat UZUNYAYLALI