Peygamberler de ‘ekip çalışması’ yapmıştır!
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ
“Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.” (Tâ-Hâ 25)
Allahu Teâlâ Hazreti Musa’ya peygamberlik görevini verdi; fakat o, bu kutsal görevi yapabilmek için Allah’tan bazı şeyler talep etti. Bu, üzerinde genişçe durmaya değer bir bahistir. Biz kısaca değinmeye çalışacağız. Biraz sonra vereceğimiz konuyla ilgili ayetlerde görüleceği üzere bu talepler, Hazreti Musa’nın kendisinde gördüğü bazı eksikliklerin giderilmesi noktasında toplanmıştır. Hazreti Musa’nın bu talepleri surenin 25-32. ayetlerinde şu şekilde sıralanmıştır:
“Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.
İşimi bana kolaylaştır.
Dilimden (şu) bağı çöz.
Ki sözümü anlasınlar.
Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver,
Kardeşim Harun’u.
Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir.
Ve onu işime ortak kıl.”
Surenin otuz altıncı ayetinde Hazreti Musa’nın isteklerinin kabul edildiğini görüyoruz: “Allah, Ey Musa! dedi, istediğin sana verildi.”
Ayetlerden anlaşılan Hazreti Musa’nın istekleri iki noktada toplanmıştır: Birincisi, konuşma ve anlatma becerisinin güçlendirilmesi; ikincisi; yakınındaki kişilerden başlayarak kendisine çevre desteği verilmesi. Hazreti Musa, bu isteklerini sıralarken halkla ilişkiler ve konuşma sanatındaki başarısından dolayı kardeşi Harun’un ismini zikretmiştir. Nitekim bu talep üzerine Harun (as)’a da peygamberlik görevi verilmiştir. Böylece güçlü bir imparatorluk olan Mısır Firavunluğuna karşı, iki kardeş peygamber, birlikte mücadele etmişlerdir. Benzetmek için söylersek, Hazreti Musa cumhurbaşkanı olarak görev yaparken Hazreti Harun başbakan pozisyonunda bir görev üstlenmiştir.
Sonuç: Çeşitli konularda görev alan insanların kendilerini her şeyin merkezi görmeleri hem o şahısları hem de yürüttükleri işleri başarısızlığa götürebilir. Ortak aklı kullanmayı becerenler ise nadir olarak başarısızlığa uğrarlar. Bugün modern toplumun siyaset, ekonomi, bilim, sanat vb. alanlarda yürüttüğü başarılı işleri analiz edildiğinde görülür ki tamamı bir ekip çalışmasının eseridir. Meşveret’i (fikir alışverişini) emreden Kuran, işlerimizi yürütürken daima ortak aklı kullanmamızı öğretmiştir. Fakat günümüz Müslüman toplumlarının ‘Kuran’dan öğrenme ve yapma’ yöntemini gerektiği ölçüde kullandığını söylemek zordur. Bir siyasi lidere, bir şeyhe, bir cemaat önderine kayıtsız teslim olmuş Müslüman bir toplumun ‘Firavunların köleleri’ olmaktan kurtulması, Kuran sosyolojisine göre, pek mümkün gözükmemektedir.
M.Talât Uzunyaylalı