‘Rab da kim!?’
قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسٰى
“Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Musa? dedi.” (Tâ-Hâ – 49)
Hazreti Musa Firavuna gidip “Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” (A’raf 104) açıklamasıyla ilahi mesajı iletmeye başladı ve Firavunu bir olan Allah’a inanmaya davet etti. Firavun daveti anlayamadı. Çünkü Mısır’da hüküm süren Firavunların asırlardan beri inanıp taptıkları tanrıları ve tanrıçaları arasında Allah diye bir ilahları yoktu. Firavunlar ve Mısır halkı aşağıdaki önemlilerini zikrettiğimiz putlara tapıyorlardı:
1. Amon: Baş tanrı.
2. Ra: Güneş tanrısı. (Firavunların soyunun bu tanrıdan geldiğine inanlamkataydı.)
3. Anubis: Ölüler tanrısı.
4. Osiris: İyilik ve diriliş tanrısı.
5. İsis: Hayat verici tanrı. (Osiris’in karısı. İsis, ölüleri yargılayan yargıç tanrılardan biri. Firavunu emziren bir şekilde gösterilen çok betimleme vardır. Bu da demek oluyor ki İsis, aynı zamanda Firavunların annesidir.)
6. Horus: ( Osiris ve İsis’in oğlu. Firavunlar kendilerini Horus’un cisimleşmiş hali olarak görürlerdi.)
7. Seth: Kötlük tanrısı.
8. Thoth: Bilgeliğin tanrısı.
9. Ma’at: Doğruluk ve adalet tanrıçası (Thot’un karısı. Sekiz çocuk doğurmuş. Bunlardan en önemlisi Amon. İnanışa göre Ma’at’ın bu sekiz çocuğu yerküreyi yaratmıştır. Firavunlar, Ma’at’a göre ülkeyi yönetirdi.)
10. Hathor: Aşk ve müzik tanrıçası.
Mısır tanrıları incelendiğinde görülmektedir ki, Firavunlar ve Mısır halkı ölüm sonrasına da inanmaktadır; fakat inançları bozuktur. Allah’ın birliğine değil çok tanrıcılığa inanmaktadırlar. İkinci olarak, ulûhiyeti temsil eden sanal ilahlar, firavunlarla özdeşleştirilmiş, firavun soyu, soyut ilahların somut hâli olarak kabul edilmiştir.
Mısır’ın inanç kültü içinde zihni dolaşan firavun, Hazreti Musa’nın tebliğini zihninde bir yere oturtamadığından, ilahlarına ve haliyle soylarına tekabül etmeyen bu Allah’ın kim olduğunu ilk anda kavrayamamış ve ilgili soruyu sormuş gözükmektedir. Sonra da şaşkınlığını ve Hazreti Musa’ya olan öfkesini, Nâziât suresinin yirmi dördüncü ayetindeki ilahi ifadeyle, şöyle açık etmiştir: “Ben sizin en büyük Rabbinizim!”
Mücadele devam ederken yaşanan gelişmelerden Firavun’un içine şüphenin girdiğini ve arayışının arttığını görmekteyiz. Başveziri Haman’a şu talimatı vermiştir: “Ey Haman! Bana yüksek bir kule yap; belki göklerin yollarına erişirim de Musa’nın Tanrısını görürüm! Doğrusu ben onu yalancı sanıyorum, dedi. Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı tamamen boşa çıktı.” (40/36-37)
Firavun’un “Rabbiniz de kimmiş, ey Musa?” sorusuna Hazreti Musa tevhid inancını telkin etti ve kıyamete kadar geçerli şu cevapları verdi: “Rabbimiz, her şeye hilkatini veren, sonra da doğru yolu gösterendir.” (Tâ-Hâ 50); “Öyle bir mabuttur ki yeryüzünü size döşek etmiş, orada size yollar açmış, gökten yağmur yağdırmış, o yağmur sebebiyle de çeşit çeşit ve çifter çifter nebatlar bitirmiştir.” (Tâ-Hâ 53); “Yiyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için işaretler vardır.” (Tâ-Hâ 54); “Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.” (Tâ-Hâ 55); “Andolsun biz ona (Firavun’a) bütün (bu) delillerimizi gösterdik; yine de yalanladı ve diretti.” (Tâ-Hâ 56)
Sonuç: Allah bakidir; her zalim ise er geç, ömrünü ve elindeki dünya nimetlerini kaybeder. Nitekim Firavunlar ülkesinden geriye sahte ilahların yerlerde sürünen heykelleri ibret için kalmıştır. Firavunlar ise amel defterleriyle ahrete geçip gitmişlerdir. Hesap sorucu olarak Allah, her kuluna yeter.
M.Talât Uzunyaylalı