İtaatin kime ise kulluğun da onadır!
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat eder, Allah’a saygı duyar ve O’ndan sakınırsa işte mutluluğa erenler bunlardır.” (Nûr – 52)
يُطِعِ /yuti / itaat anlamında fiildir. Ayette hem Allahü Teâlâ’ya hem de Resulullah (sav)’e sadece itaat istenmemektedir; Allah’a olan itaatin yaḣşa fiiliyle korkmayla, yetteki fiiliyle de sakınma, takvalı davranma ile taçlandırılması istenmektedir. Allah’a saygı duyan, Kuran’a uyan takva sahibi kişi Kuran’ın tebliğcisi ve ilk yorumcusu Hazreti Muhammed (sav)’e karşı da aynı hisleri taşımaya mecburdur. Her iki âlemde mutluluk Allah’a ve Peygamberine itaat edenler içindir.
Diğer birçok ayette daha kurtuluşa ermek isteyenlerden Allah’a ve Peygamberine itaat etmeleri istenmiş, itaat edenlerin dünya sınanmasından başarıyla geçecekleri ve ebedî kalmak üzere cennetlere girecekleri bildirilmiştir. (4/13) Bir ayette ise Allah ve Resulüne itaat edenlerin Allah’ın lütfuna erişeceği ve ‘güzel arkadaşlar’ olarak sıfatlandırılan peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kimselerle birlikte bulunacakları müjdelenmiştir. (4/69)
Peygamber’den yüz çeviren Allah’tan yüz çevirmiştir. Hazreti Muhammed (sav)’e itaat doğrudan Allah’a itaat demektir. (4/80) Allah’a ve Resulüne itaat ‘fevzen azima / büyük kurtuluş’ olarak vurgulanmıştır.
O zaman şu çıkarımı yapabiliriz: İnsanların itaati kime ise kullukları da onadır. Kişinin itaati Allah’a ve Resulüne değilse onu bekleyen onulmaz bir azap ve pişmanlıktır.
Sonuç: Hangi inanca mensup olursa olsunlar, insanların genel eğilimi kişisel menfaatlerine göre davranmaktır. Çoğu kez görüyoruz ki, mümin kimseler dâhil, insanlar menfaatlerini imanlarına tercih edebilmektedirler. Bu durum ‘tahkikî imanın’ yokluğuna ve ‘taklidî imana’ uygun bir hayat yaşandığına da bir delil kabul edilebilir. (M.Talât Uzunyaylalı)