Ahrete kim gitmiş kim gelmiş!
قُلْ اَذٰلِكَ خَيْرٌ اَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ كَانَتْ لَهُمْ جَزَٓاءً وَمَص۪يراً
“De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine vaat olunan ebedilik cenneti mi? Çünkü orası, onlar için bir mükâfattır ve bir varış yeridir.” (Furkan 15)
Furkan 16’de ise konu şu şekilde açıklanmıştır: “Onlar için orada ne isterlerse var, hem orada ebedî kalacaklar. Çünkü bu Rabbinden yerine getirilmesi istenen bir vadidir.”
İnkarcılar hem dünyalarını hem de ahretlerini zararla sonuçlandırırken iman edip salih ameller işleyenler karla kapatmışlardır. Birinci topluluk cehenneme giderken ikinci topluluk cennete girecektir. Cennet iman ve salih amel sahiplerine Rabbimizin bir vadidir. Allah her iki kesime de neyi söz verdiyse o tahakkuk edecektir, çünkü Allah sözünden dönmez. Vaatleri haktır, vakti saati geldiğinde herkes karşısında bulacaktır.
Kıyamet var mı yok mu? Ahrete kim gitmiş kim gelmiş! Gerçekten bir cennet ve cehennem var mı? Vb. sorular insanlı ilk toplulukların ortaya çıktığı zamanlardan beri sorula gelmiştir. Bu sorulara insanların verebileceği kesin bir cevapları olamamıştır. Ahretle ilgili bilgilerin kaynağı Allah’ın elçileri olan peygamberlerdir. Peygamberlerin bilgilerinin kaynağı da onlara Allah tarafından vahiy meleği Cebrail (as) vasıtasıyla indirilen kitaplardır.
Öldükten sonra ebedî yaşamak üzere yeniden dirilişin adı olan ahret hayatı bir inanç meselesidir. Ta baştan beri insanların bir kısmı ahretin varlığına inanmış bir kısmı da inanmamıştır. Bugün de durum aynıdır. Öldükten sonra yeniden dirilme iman sahibi takva kimseler için yüzde yüz bir gerçekliğe sahipken, inanmayanlar, şüphe içinde olanlar için de en az yüzde ellidir! O zaman sadece imanı olanlar değil, aklı olanlar da ahret hayatının varlığını riske atamazlar; atmamalıdırlar.
Takva sahibi müminler cenneti Rablerinden istediği gibi, inkarcılar ve şüpheciler de aslında ahireti istemektedirler. Birinci topluluk iman ederek cenneti isterken diğerleri inkâr ederek cehennemi talep etmektedirler! inkarcıların, şüphecilerin korkularının nedeni nedir peki? Yeniden dirilmek herkesin işine gelir, hele cennete koyulmak. Fakat işin içine günah-sevap, iman-inkâr, cennet-cehennem girince iş değişiyor. Ahret hayatı sadece cennetten ibaret olsa ve hesap sorma olmasa, inanmıyorum diyenler de inanıyorum diyecek. Sözde inkarcılar bir bilgiye dayanarak ahreti inkâr etmiyorlar, hesap vermek, kendilerinden hesap sorulması işlerine gelmiyor. Devekuşu gibi, başlarını kuma gömerek avcıdan kurtulmaya çalışıyorlar, ama ne çare!
Bir inançsız Arap namaz kılmak için abdest alan Hz. Ali’nin yanında dikilmiş ve onu bir süre izlemiş. Sonra da “Ya Ali! Niçin bu kadar zahmete giriyorsun? Allah ve ahret yok ki!” demiş. Hz. Ali güleç çehresiyle ona dönmüş: “Senin dediğin gibi, Allah ve ahret yoksa ne sen ne de ben bir şey kaybetmeyiz. Peki, ya varsa?” Tabii inançsız Arap şaşırmış. Hz. Ali devam etmiş: “İyi düşün; Allah ve ahret varsa ben ebedî bir hayat ve cennet kazanırım; sen ebedî bir hayat ve cehennem kazanırsın. Şimdi söyle, hangimiz karlıyız?”
Sonuç: Uzayda yeni dünya arayanlar yeni ve ebedî bir dünyanın varlığını, ahreti, haber veren Kuran’ı inkâr ediyor, yahut görmezden geliyorlar. Uzayda yeni bir dünya bulurlarsa orada kendilerinden hesap soracak bir tanrı olmayacağını düşünüyorlar! Ahretin gerçekliğini de sırf Allah kendilerinden hesap soracak diye inkâra yelteniyorlar. Ne var ki başlarına geleceği önlemeleri mümkün değildir. Dünyanın ilmi gibi ahretin ilmi de Allah’ın ilminde mevcuttur; Allah’ın vaadi vardır ki, fani ‘dünya evinin’ kapısını, son insanın ölümüyle, tamamen kapatacak ve hemen tüm ölüleri dirilterek, ebedî özellikteki ‘ahret evini’ iskâna açacaktır. Ahret hayatı mutlak tahakkuk edecektir; Allah’ın vaadi haktır; zaten insanın içine de ikinci ebedi bir hayatı isteme duygusu koymuştur. Ölümsüzlük arayışları, başka dünyalar keşfetme çabası, bu fitrî isteğin bir kanıtıdır. Herkes derin düşünmelidir; öldükten sonra tekrar diriltilmezsek, bir sorun yok; aksi olursa işte o zaman ahrete inananlar cenneti kazanır, inanmayanlar ise cehennemi boylar!
(M. Talât Uzunyaylalı)
KURAN UFKU 