Home

firavun

‘Firavun ideolojisinde’ saf tutmak!

قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ اِلٰهاً غَيْر۪ي لَاَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُون۪ينَ 

“Firavun, ‘andolsun, benden başkasını tanrı edinirsen, seni zindana atarım,’ dedi.” (Şu’arâ 29)

 

Allah’ı ilâh bilip Ona kulluk etmeyenler, çeşitli güç odaklarını kuvvet noktası kabul edip onlara ubudiyet edebilmektedir. Bazen de, Kuran-ı Kerim değil de, felsefe ve ideoloji, kişinin hâkimiyet arayışına bir cevap teşkil etmekte ve bu cevap kişinin manevi itikadını oluşturarak,  ‘Firavun ideolojisinde’ saf tutmasına yol açmaktadır.

Firavun örneğinde olduğu gibi, tarihi süreçler boyunca nice kişi ve güç merkezi kendisini doğrudan ya da dolaylı tanrı ilan etmiş ve hükmettikleri kişi veya kişilere başkasına değil kendilerine itaat/ibadet etmelerini istemişlerdir. Bugün küresel düzeyde geçerli olan yönetim anlayışı din dışı anlayıştır. Bazı ülkeler İslam hukukunu uygularken büyük bölümü ladini bir anlayışla idare edilmektedir. İsrail, Tevratın emirlerine göre davranacağını resmi açıklamayla dünyaya duyurmuştur. Bilindiği gibi İncil ve Zebur’da şeriat hükümleri yok hükmündedir;  Hz. İsa (as), dini hukuk bakımından Tevratı esas almış, daha sonra da Tevrattaki hükümler, Hristiyanlar için de geçerli kabul edilmiştir. Haliyle ladinilik ta baştan itibaren Hristiyan milletler için geçerli siyasi bir yönetim anlayışı olarak sürüp gelmiştir.

Felsefî ve ideolojik mülahazalar da dini ve dini hukuku kabul etmemiş, kendi politik kurgularını geliştirmişlerdir. Nitekim bundan otuz kırk yıl öncesine kadar, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinde, Allah’a inanmak, Müslümanlığın ya da Hristiyanlığın emirlerine göre ibadet etmek ve davranmak suçtu. Sovyetler’de seksen yıl boyunca devletin dayandığı ideoloji aynı zamanda cebirle halka da dayatılmış, insanlardan komünizme inanmaları ve ona göre yaşamaları istenmiştir. Komünizme samimi inanmayanlar ise, öldürülmek dâhil, her türlü kötü muameleye maruz kalmıştır. Faşist yönetimler, diktatörlükler, darbeyle işbaşına gelen askerler vb. politik idare biçimleri, halkın neye inanıp neye inanmayacağını belirleme hakkını kendilerinde görmüşlerdir. Kuşkusuz bu anlayış, izleri ta günümüze kadar gelen, Firavun ideolojisinden başka bir şey değildir.

Firavunlar, mesela güneş tanrısı (Ra) gibi bazı tanrılara kendilerini atfederek tanrılaştırdılar. Bu, doğrudan ben ‘tanrıyım’ diyemeyenlerin başvurduğu kadim bir aldatma şekli olmuştur. Yunan ve Roma toplumlarında da Jüpiter başta olmak üzere bir sürü tanrı vardı ve yönetenler, kendilerini bu hayali güçlere istinat ettirerek, tanrısal güçler taşıdıklarına kitleleri inandırıp onlara bu yöntemle hükmederlerdi.

Sonuç: Allah’ı otorite kabul etmeyen ve hükümlerini yok sayan toplumlar, ister istemez ya rejime kul ve köle olacaklar ya da nefislerine. Peygamberler, yolunu kaybetmiş bu toplumlara taptıkları sahte ilahları göstermiş ve evrende (şirksiz-şeriksiz) tek bir gücün olduğunu, herkesin Ona kulluk etmesi gerektiğini öğretmişlerdir. ‘Allah da değil, hâkimiyet bende!’ diyen her şahıs bir Firavun benzeridir, her ideoloji de bir Firavun ideolojisidir denilebilir. Çünkü hâkimiyet ne bir siyasi otoritenin ne de milletindir; hâkimiyet kayıtsız şartsız Allah’a aittir.

M.Talât Uzunyaylalı

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s