Home

IMG_5777

İmanın önündeki iki engel: Para ve statü!

قَالُٓوا اَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْاَرْذَلُونَۜ

“Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!” (Şu’arâ 111)

Bu kibirliler sözünü de Hz. Nuh’un kavmi söyledi. Hz. Nuh, kavmine, ben size kişisel bir menfaat karşılığı olmadan, uyarmak üzere, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir irşat memuruyum. Tebliğ ettiğim hak yolu kabul edin ve Allah’ın emirlerini dinleyin. Putlara tapmayı terk edin. Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Putlara tapmak, gaflet ve cehalettir. Bu, insana yakışan bir hâl değildir; vazgeçin ki, kurtuluşa ve mutluluğa ere bilesiniz.

Hz. Nuh’un kavmine uyarısı hemen bütün peygamberlerin kavimlerine karşı yapmış olduğu bir uyarıdır. Hz. Nuh, irşat konuları üzerinde durmalarını, iyice düşünmelerini, hikmetlerini ve yararlarını anlamalarını tavsiye ettikçe toplumun yönetici sınıfı ve yönetici sınıfının payandası durumundaki sermaye sahipleri, siyasi yönetimin bir parçası olarak, düzenlerinin bozulacağı kaygısıyla, irşat konularını kabul etmek ve yollarını değiştirmek istemiyordu.

Kavminin Hz. Nuh’a karşı çıkması gerçekte sosyolojik ve psikolojiktir. Hz. Nuh’a inanıp putlar dinini terk edenlerin yönetici sınıftan ve bu sınıfa varlıklarını dayamış durumdaki zengin ve saygın kimselerden olmaması bozuk yollarını koruma isteklerinin gerekçeleri arasındaydı. Hz. Nuh’un tebliğine kim inanıyordu? Yönetimleri altındaki cahil ve fukara halk! Şimdi,  halktan kimselerin bağlandığı bir dine mi gireceklerdi? Oysa makam, mevki, para, şan, şöhret, bilgi, sanat vb. üstünlük kabul edilen her şey kendilerindeydi, diğerleri de kendilerine tabi, cahil halk yığınlarından başkası mıydı!

Hatırlanacağı üzere Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e muhalefetin sosyolojisi ve psikolojisi de benzerdi. Onlar da sahabe arasındaki statüsü bulunmayan ve ekonomisi zayıf kimselere bakıp onların inandığına inanıp onlarla eşit olmayı içlerine sindirememişti.

Modern değerler dizisi dini reddeden geçmiş kavimlerin değerler dizisinin benzeridir. Bu paradigmanın özeti şudur: Üstünlük, saygınlık, Allah’a iman ve Ona kullukta değil, zenginlikte, ekonomik ve politik gücü elde tutmaktadır! İnkâr psikolojisi, bilinci ve iradeyi körleştirdiğinden, iman hakikati onlara nasip olmamıştır, denilebilir. Din, fakiri zengini, okumuşu okumamışı, yönetenle yönetileni iman kardeşi kılıp eşit hale getirerek evrensel bir inkılap yapmıştır. Bu inkılap, dünya nimetlerini ve iktidarını ellerinde tutanların gururlarını, kibirlerini azdırmış, hak dinlere, peygamberlerine ve müminlerine karşı çıkmalarına neden olmuştur.

Sonuç: Bugün Hak Din İslam’dır. Ne var ki Batıyı ve onun aracılığıyla Doğuyu yöneten ve insanı inancıyla birlikte bir sermaye gören neoliberal kapitalizm sahih bir İslam imanına ve İslami hayata geçit vermiyor. Kapitalist değerlerin biçimlendirdiği modern toplumda Hak Din, içi boşaltılarak, metalaştırılıp sisteme eklenmiş durumdadır. Haliyle küresel kapitalist organizasyonun bir parçacısı olan İslam dünyasında “cami” artık kültürel bir çeşnidir, ama bir merkez değildir. Merkez, bankadır; hizmet ise Hakka değil parayadır.

M.Talat Uzunyaylalı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s