Allah’ın hesap sormasına
karşı sigorta yaptırmak!
وَمَكَرُوا مَكْراً وَمَكَرْنَا مَكْراً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
“Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkında olmadan, onların planlarını altüst ettik. Bak bakalım oyunları nasıl sonuçlandı. Biz, onları ve toplumlarını tümüyle yok ettik.” (Neml 50, 51)
مَكَر /mekr Kuran’daki temel kavramlardan biridir. Anlamı: Tuzak, hile, aldatma, kurnazlık, oyun, kalleşlik, şeytanlık, dek-dubara… Tuzağın binlerce çeşidi var; iyi niyet tuzağından kötü niyet tuzağına, siyasi tuzaklardan ekonomik tuzaklara, kültürel tuzaklardan sosyal tuzaklara kadar. Hilekâr kişinin hareket noktası hak ve hakikat değil çıkarıdır. Tuzağı kuran şahıs, şirket ya da devlet, hilesiyle güçlü olmak, öne geçmek, çıkarını yürütmek ve büyüklük taslamak istemektedir.
Mekr ifadesi Kuran’da pek çok ayette peygamberlere kurulan tuzakları ifade bağlamında geçmektedir. Peygamberler de birer insandır, aleyhlerine kurulan tuzaklar karşısında onarın da üzüldükleri, daraldıkları vakidir. Bunun nedeni elbette kişisel bir takım korkuları değildir. Peygamberler, toplumların ıslahı reddetmelerine, yetmiyormuş gibi, bir de entrikalar çevirmelerine üzülüp daralmışlardır. Peygamberlere karşı çıkanlar sadece peygamberleri görüyorlardı, fakat Allah’ı görmüyorlardı. Haliyle kötülük adına ne planlıyorlarsa gerçekte kendi başlarına gelecek felaketi planladıklarını da anlayamıyorlardı. Nitekim, Kuran’dan öğreniyoruz ki; peygamberlerin şahsında Allah’a karşı tuzak kuranların tuzağı hep ayaklarına dolanmış, ilahi yasa, helak edilen kavimler için şaşmaz şekilde işlemiştir.
Çağımızda nice şeyler var ki aslında inanan insanların dini bir hayatı olmasın diye kurulmuş tuzaklardır. Bunların çoğu iyilik, güzellik, hürriyet vb. ambalajlara sarılmıştır. Artık neyin bir tuzak, neyin bir iyilik, neyin bir kötülük olduğu görecelilik içinde kaybolup gitmiştir.
Bir de, kendimizden başlayarak, her şeyimiz sigortalı; arabamız, evimiz, iş yerimiz, tarlamız, fabrikamız, barımız, bahçemiz, ürünümüz… Sigorta yaptırarak kendimize ve mallarımıza gelecek muhtemel zararlara karşı güvenlik sağlamış oluyoruz. Peki, Allah’ın hesap sormasına karşı bizi kim sigortalayacak! İşte bu soru için bir cevap aramayan kişi, şirket, devlet, cehennem tuzağına yakalanmış olduğu halde bunu bilmemektedir.
Sonuç: İnsan yaptığının esiridir. ‘kurtuluş için’ herkesin manevi sigorta yaptırması gerekiyor. Bu sigorta Kuran-Sünnet sistemine girmektir. Aşağıya alacağımız bazı ayetlerin ikazı aklı ve vicdanı olan herkesi uyandırıp Kuran-Sünnet sistemine girmeye ikna etmeye yetmelidir:
“Bunlardan öncekiler oyunlar kurdular. Bütün oyunlar Allah’ın elindedir. Kimin ne kazandığını bilir. Ayetleri görmezlikten gelenler, son yurdun kimin olacağını öğrenecekler.” (Rad 42), “Onlar kurdukları oyunları oynadı. Oyunları Allah’ın denetimindedir; isterse oyunları dağları yerlerinden kaldırmak için olsun.” (İbrahim 46); “Kendilerinden önce gelenler de oyun kurmuştu. Allah yapılarını temellerinden sarsmış ve çatılarını tepelerine yıkmıştı. O azap onlara hiç beklemedikleri yerden gelmişti.” (Nahl 26); “Kötü oyun kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmesine ya da beklemedikleri yerden üzerlerine azap gelmesine karşı güvende midir?” (Nahl 45); “Kim güçlü olmak isterse bilsin ki, bütün güç Allah’ındır. Güzel sözler ona yükselir. O sözleri, yapılan iyi işler yükseltir. Kötü oyun oynayanlar için de ağır bir azap vardır. Bunların oyunları boşa çıkacaktır.” (Fatır 10)
M.Talât Uzunyaylalı