Aciz biri varsa o da sensin!
اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟
“İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.” (Kâf 15)
Biz insanların dinî yahut din dışı duygu düşünce tutum ve davranışı bize özgüdür. Kimsenin sözü Hakkın sözüne denk değildir, olamaz. Haliyle insanlar yaratılma ölüm ve yeniden dirilme gibi hadiseleri anlamaya çalışırken kendi algı dünyalarında ürettikleri fikirlerle bu eylemlerini gerçekleştirmektedirler. Mesela bir insan olarak hepimizin önünde nice zorluklar var. Her istediğimizi yapamıyoruz. Sınırlarılıyız. Sınırlılık acizliği getiriyor. Mesela doğmak ve ölmek konusunda herkes acizdir. Her insan kendisine sorulmadan dünyaya gelmekte ve vakti gelince de ölmektedir. İşte bu hal mutlak bir acizlik, bir çaresizlik durumudur.
Fakat Yaratıcı için acizlik düşünülemez. Rabbimizin bütün isim ve sıfatları kemal mertebesindedir. Evrenin yaratılışı ve hayatı bunu güneş gibi açık bir gerçeklik olarak ispat ediyor. Nitekim ayette Allah (cc) “Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi?” (46/ 33). Acizlik yaratılanlara aittir Yaratana değil. İnsan kendi seviyesinden bakınca ölen ve çürüyen bedenlerin bir daha nasıl toparlanıp diriltileceğini anlamakta zorluk çekebiliyor. Oysa biraz farklı ve derin düşünülse her sonbahar ve kış bütün tabiat ölüyor, her şey toprak oluyor ve her bahar taptaze bir tabiat yaratılıyor. Göz önünde gerçekleşen bu döngüye rağmen insanın kendi ölümünün yeni bir hayatla iadesini anlamakta zorluk çekmesi yahut anlamak istememesi, akli bir sorun olmaktan çok, hissi bir sorun gibi gözüküyor. Şüpheci yahut münkir bir hayat süren biri yeniden yaratılıp hesap sorulacağı uyarısı karşısında aslında korkusunu ürküntüsünü bu ‘şuursuz’ teselliyle dillendirmiş oluyor.
Rabbimiz, bu basit mantık sahiplerine düşünüp iyice değerlendirmeleri için Kur’an’da şu tür ikazlarda bulunmaktadır: “İlk yaratma ile yorulup âciz mi kaldık?” (Kâf 15); “Allah’ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi ortadan kaldırıp yepyeni bir halk getirir.” (21/104); “(Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vâdettiğimizi) yaparız.” (32/10); “Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman, gerçekten (o vakit) biz mi yeniden yaratılacağız? derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.” (34/7); “Kâfir olanlar (kendi aralarında) şöyle dediler: Çürüyüp paramparça olduğunuz vakit yeniden dirileceğinizi söyleyerek haber veren kişiyi gösterelim mi?” (35/16); “De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” (39/6); “Allah sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yarattı, sonra ondan da eşini yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi. Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, Rabbiniz Allah’tır. Mülk O’nundur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da (O’na kulluktan) çevriliyorsunuz?” (50/15)
Sonuç: Demek ki her türlü yaratma Allah’a aittir ve Allah için bir acizlik, yetersizlik, güçsüzlük, irade eksikliği vs. düşünülemez. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, faraza düşünülse, eskimeyen kâinatın düzeni, bir insan gibi ayağa kalkar ve çürük akıllının yüzüne tükürür.
M. Talât Uzunyaylalı