Home

Nefis bize ne fısıldıyor!

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ

 “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf 16)

Rabbimizin yarattığı en asil yaratık insandır. Eğer benzetme uygun olursa, insan vücudundaki işletim sistemi (ruhî yapı) asla deşifre edilemez, kopyalanamaz, çalınmaz ve doğa gibi tamamen Allah’ın koruması altında gizli kalır.

Zaten insan nedir?

Sorunun cevabı asla verilemeyecektir.

İnsanın fizyolojisi ve psikolojisi üzerine çok şey söylendi. Nobel tıp ödüllü “İnsan Bu Meçhul” isimli bir de eseri bulunan Alexis Carrel’a göre, hücresinden kütlesine kadar incelenen insan hâlâ bir sır.

Bir insan neden bilinmez? Çünkü insan aslında manevi bir tabiattır ve insan ruhunun tabiatı büyük bir muammadır.

Alexis Carrel bir doktor ve bilim adamı olmasının yanı sıra birçok başarılı kitap da yazmıştır. Batı dünyasının dine yabancılaşmasından büyük rahatsızlık duymuştur. Çağımıza şahitlik  etseydi  kim bilir din dışı hayatın sonuçları üzerinde  daha nice tespitler yapardı.

Carrel, “Dua” isimli eserinde “dini insan hayatından çıkarırsan her şey mubah olur!” değerlendirmesini yapmıştır. Yüz yıl sonra, tespitiyle uyumlu olarak, Batı toplumlarında her şey “mübahî / müsamahakar” bir karakter kazandı.

Ayete geri dönelim: Nefs öyle güçlü bir varlıktır ki, sanki sahte bir tanrı olmak ister gibi hareket eder. Benliğe bunu kabul ettirmek için dil döker, fısıldar, gerekçeler üretir. Tutkuları, arzuları, zevkleri, kini, kibri ve küfrü için bedeni ve bedenleri kullanır. Kadim kültürlerden günümüze hangi putlar geçmiş ve hayatta kalmış olursa olsun, onları inşa eden ve tapan işte bu azgın nefistir.

 ‘Ben’ dediğimiz bu öz, Yaradan tarafından, içten ve dıştan kontrol altındadır. Nitekim devam eden 17. ve 18. ayetlerde bu durum şu şekilde bildirilir:

“İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”

İnsan, ruhun, nefs-i emmaresiyle (ruhun 7 mertebesinden ilki) yaşarsa ne kendi varlığını ve ne de Yaradıcı’yı tam anlamıyla bilemez. Nefsin ikinci mertebesi olan nefs-i levvame (kendini kınayan nefis) mertebesine ulaştığında, kendi varlığına ve Yaradıcı’sına karşı bilinci uyanır. Kuran ve Sünnet hayatına yön vermeye başladıkça ahlaki düzelir. Kalpte ibadet ve dua ortaya çıkar.

Sonuç:   Tevhid noktasından dünya, Hakkın isim ve sıfatlarının kül olarak tecellisidir. Allah, her varlığa, ‘damarından’ daha yakındır. İnsanın her hâli Yaradan’a bağlıdır. Yüce Allah, öyle bir sistem yaratmıştır ki, insanın üst hayatı cennet, alt hayatı da cehennemdir. Bir insan nefs mertebelerinde ilerleyemezse cennete gidemez ve ‘ben’ kişisi eğitim göreceği cehennemde kalır.

M. Talât Uzunyaylalı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s