Hiçbir şeyken bir şey olmak!
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
“Andolsun, insanı çamurdan, koyu kıvamlı şekillenmiş balçıktan yarattık.” (Hicr 26)
Bir şey değilken bir şey olmak; mesela bir insan, bir güneş, bir yıldız, bir melek, bir cin, bir at, bir arslan, bir çiçek yahut böcek olmak ya da toprak veya su olmak! Bundan daha eşsiz ve hayret verici ne olabilir! Şeyleri yaratan Rabbimizin ilmi, kudreti ve şanı ne yücedir. Bir şey değilken bizi insan kılan Rabbimize ne kadar şükretsek insan olmamızın karşılığını ödeyebilir miyiz?
Güncel bir dille ayeti anlamaya çalışırsak şöyle bir ifade kullanabiliriz: İnsan, Rabbimizin en büyük projesi yahut eseridir. Fakat yeryüzünde yedi milyarı aşkın insan olunca ve pozitivizm ile kapitalizmin ortak felsefesi insanı bir tüketim nesnesi yahut doğrudan bir nesne konumuna itince en büyük bir mucize olan insan sıradanlaşıp değersizleşti. En acınası olanı da insanın artık bu durumu içselleştirmiş olması ya da başına gelen felaketin farkında olmaması!
İnsan düşünmüyor ki, altın değil kendisi değerlidir! Bir gün yedi milyar insanı alıp bir başka gezegene götürsek, dünyayı insandan ayıklasak, dünyanın ve içindekilerin bir değeri kalır mı? Bir eşek altın için öteki eşeği öldürür mü? Peki, bir deve bir varil petrol için öteki deveyi dişler mi? İnsan hayvanlaşınca aman Allah! Kendisini kimin ve niçin yarattığını bilmeyen insan kendisini akıllı ve kurnaz bir hayvan sanmakta, kendi cinsine ve tabiata karşı her türlü kötülüğü işlemektedir.
İnsana kim olduğunu açıklayan tek kaynak ise dindir. Dine karşı olanlar insanı bugünkü zavallı konumuna sürüklemişlerdir. Oysa Rabbimiz Kuran’da insanın yaratılış nedenini ve insanın yüce değerini açıklamıştır. Aşağıya alacağımız ayetlerin üzerinde birazcık durup düşünmek, insana kendine dair pek çok gerçeği öğretmeye yetecektir:
“Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (54/49)
“İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır.” (19/67)
“Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık.” (23/12)
“Sizi topraktan yarattık; yine oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.” (20/55)
“İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.” (36-77)
“Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.” (7/11)
“Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir.” ( 22/5)
“Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.” (76/2)
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (49/13)
“Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (17/70);
“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (23/115);
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (50/16)
Sonuç: Hicr suresinin yirmi dokuzunca ayetinde ise özü itibariyle çamurdan yaratılmış insan yapısına, ona hayat verecek nefha (ruh; venefaḣtu fîhi min rûhî) üflenmiştir: «Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!» Demek ki, insan netice itibariyle toprak ve ruhtan mürekkep eşsiz bir varlıktır. Ölünce toprak toprağa ruh da Rabbine rücu etmektedir. İnsanın yeniden hilkati yine dünya üzerinde gerçekleşecek ve ruh yeni bir bedene iade edilecektir. Hâli yaratanın istikbali yaratacak olması güneş kadar açık bir hakikattir.
M.Talât Uzunyaylalı